| Bu konudu kendimizi oldukça yoksul görüyoruz. Yirmiden azıyla idare etmek zorundayız. | Open Subtitles | نحن فقراء جداً بالنسبة لهم علينا ان نتدبر الامر بأقل من 20 |
| Böyle bir demiryolunu yapmak için yoksul göçmenlerden fazlasına ihtiyacın olurdu. | Open Subtitles | لبناء سكة حديد، إنّك ستكون بحاجة .لأكثر من مُجرد مُهاجرين فقراء |
| fakiriz çünkü bu ülkelerde iş kurmak tam manasıyla imkansız. | TED | نحن فقراء لانه من المستحيل القيام بأعمال تجارية في بلادنا هذه. |
| Hiç o kadar zavallı olmadık. Hiç ölmedik. | Open Subtitles | لم نكن قط فقراء إلى هذا الحد ولم نكن قط موتى في داخلنا هكذا |
| Burası, şehrin 70.000'den fazla en fakir sakininin yaşadığı yer. | TED | التي يعيش بها أكثر من 70 ألف من فقراء المدينة. |
| Ben çocukken, o kadar fakirdik ki, hamam böcekleri bile refah içindeydi. | Open Subtitles | عندما كنت طفلا كنا فقراء جدا حتي أن الصراصير كانت تنعم بالرخاء |
| Pamuk, sen insanların bize ihtiyacı var demiştin. O fakirleri gördükten sonra artık onlara yardım ediyoruz. | Open Subtitles | قلتِ مرّة أن طالما يعاملونا الناس بوضاعة فبوسعنا سرقتهم طالما ليسوا أطفال فقراء. |
| İster zengin ister yoksul olsunlar, kendi aileleri için aynı kararı verdiler. | TED | انهم صنعو نفس القرار لعائلاتهم , سواء كانوا اغنيه ام فقراء . |
| Belki notları iyi tüm öğrenciler başarılı, zengin veya yoksul olsun. | TED | ربما كل الطلاب ذوو الدرجات المرتفعة يبلون حسناً أغنياء كانوا أم فقراء |
| Dolayısıyla genetikçiler size insanların yoksul olmasının nedeninin genleri olduğunu söyleyecektir. | TED | لذا سيحاول علماء الوراثة إخبارك بأن الفقراء فقراء لأن جيناتهم تجعلهم فقراء. |
| Yüz yıldan fazla bir süre maden kaynaklarını çıkardık ama hala fakiriz. | TED | استخرجنا الثروات المعدنية لأكثر من مائة عام، لكننا لا نزال فقراء. |
| Elli sekiz yıl boyunca dış yardım topladık ama hala fakiriz. | TED | جمعنا مساعدات خارجية لمدة 58 عام، لكننا لا نزال فقراء. |
| Biz fakiriz artık. Okulu bırakıp... çelik fabrikasında çalışacağız. | Open Subtitles | كلا , فنحن فقراء الآن و يجب أن نترك المدرسة و نذهب للعمل في مصنع للفولاذ |
| zavallı adamlar, pillerinin bittiğini sanıyorlardı... | Open Subtitles | رجال فقراء يكرهون الحياة لعدم امتلاكهم النقود |
| Kızgın Tanrı'nın gözünde, zavallı günahkarlar olduğumuzun farkındayız. | Open Subtitles | ونحن ندرك أننا خطاه فقراء في يد اله غاضب |
| Onlar hakkında tüm duyduğum ne kadar fakir olduklarıydı, bu yüzden onları fakirlik dışında, başka bir şekilde görmem imkansız hale gelmişti. | TED | كل ما سمعته عنهم هو كم كانوا فقراء، بحيث أصبح من المستحيل بالنسبة لي أن أراهم في أي وضع سوى أنهم فقراء. |
| Öyleyse ikimiz de savaşın maliyetini karşılayamayan fakir adamlar oluruz. | Open Subtitles | حينها أنت وأنت سنكون فقراء ولا نستطيع تحمل أتعاب الحرب |
| Bir şekilde İngilizce çalışmaya zaman buldu ve bilgi teknolojilerinde yeterlilik kazandı. fakirdik. | TED | بطريقة ما وجدت وقتاً لتتعلم الانجليزية وحصلت على مؤهلات في تقنية المعلومات. كُنا فقراء |
| Birçok şey incelenebilir fakat şuna bir bakın; 30 yıl önce, Çin'de hâlen fakirdik. | TED | كثير من الأمور يمكن دراستها، ولكن انظروا لهذا: منذ 30 عاماً، كنا لا نزال فقراء بالصين. |
| Sonunda, nereye gitse adanın para kazanmak isteyen büyüklü küçüklü tüm fakirleri kelime satmak için ona âdeta hücum etmeye başlamışlar. | Open Subtitles | ... منذذلكالحين،حيثماذهب فكل فقراء الجزيرة ... صغيراًوكبيراًوشباباً تلتف حوله لتبيع له الكلمات |
| Üniversite öğrencileri parasız olur diye biliyordum. | Open Subtitles | ظننت أن طلاب الجامعه من المفترض أن يكونوا فقراء |
| O kadar fakirdiler ki, tek yiyecekleri bir tabak cırcırböceğiydi. | Open Subtitles | ،كانوا فقراء للغاية كل ما كان لديهم للأكل كان طبقاً من الصراصير |
| Pireneler'de doğdum. Anne ve babam çok fakirdi. | Open Subtitles | لقد ولدت فى احياء فقيرة فقد كانت امى و ابى فقراء جدا |
| Bütün davacılarının züğürt olduğu kesin olmayan bir dava aldın. | Open Subtitles | لقد اخذت قضية طارئة حيث المدعيين هم مجرد فقراء اتركها |
| Londra'daki fakirlere neredeyse çeyrek milyon pound harcayan bir hayırseverdi. | Open Subtitles | و اكثر رجل منفر و فظ عرفته كان محبا للخير حيث انفق ما يقارب من ربع مليون من الجنيهات على فقراء لندن |
| Kaldıraç 1: Dünyadaki fakirlerin çoğu çiftçilerden oluşur. | TED | العتلة الأولى: معظم فقراء العالم فلاحون |
| Şehirdeki az gelirlilere yardım etmenin herkes için umut olduğuna kanıt olacağını düşünmüşlerdi. | Open Subtitles | ظنوا بأن لو كان بإمكانهم مساعدة فقراء المدينة فسوف يمنح ذلك أملاً للجميع |
| O bir devrimci. Ve devrim fakirdir. 60 000 peso çok işlerine yarar. | Open Subtitles | انها الثورة ، والثوار فقراء يمكنك أستعمال هذه الستون الف بيزة |
| Asla geri ödeyemezler. Çok fakirler. | Open Subtitles | ولن يمكنهم أبدا ردها انهم فقراء جدا.كما تعرف |