| Fakat o, Fulton'a dünyaya kasvetli bir mesaj getirmek için geldi. | Open Subtitles | بيد أنه جاء إلى فولتون يحمل رسالة قاتمة للعالم |
| Churchill, Truman'ın memleketi Fulton'da politikacı kitlesine konuşacaktı. | Open Subtitles | كان من المقرر أن يلقي تشرشل خطاب لجمهور جامعي في فولتون مقر منزل ترومان |
| Görünüşleri ve tavırları, sanki her sabah Fulton Caddesi'ne gitmek üzere saat altı trenine biniyorlarmış gibiydi. | Open Subtitles | لقد نظروا و تفاعلوا كأنهم يأخذون قطار السادسة إلى شارع فولتون كل صباح |
| Resmi çeken kişi, Willy Fulton, | Open Subtitles | قام بتصويرهما ويلي فولتون صديق مقرب لتيموثي |
| Takma adıyla "Acayip Oğlan". Volton kuvvetlerine karşı koymak için bunun yoldan çıkmasına güvenmekten başka çaremiz yok. | Open Subtitles | هو (الفتى الجبان) يجب إن نعتمد عليه في مواجة كتائب (فولتون) |
| Fred, Fulton Balık Pazarı'nın durumdan üzüntü duyuyordu. | Open Subtitles | يبدو فريد بايليس تم الإخلال الوضع الراهن، هنا، في سوق السمك فولتون. |
| Onları atlantikten alır, depolar ve Fulton'da satarım. | Open Subtitles | أنا مسافات بينها وبين المحيط الأطلسي، عقد لهم، وبيعها في فولتون. |
| Eski bir polis tanığım var ... Fulton Kolejinde suçlu hakları öğretiyor. | Open Subtitles | أعرف شرطي سابق يقوم بتدريس مكافحة الجريمة في كلية فولتون |
| Herif şu anda MLK'dan Fulton'a kadar her yerin sahibi. | Open Subtitles | اللعين نفوذه من شارع "مارتن لوثر كنج" إلى شارع "فولتون". |
| Dr. Fulton, dokuları kontrol ederek hücreler patlamış mı bakar mısınız? | Open Subtitles | د.فولتون هل يمكنك التحقق ان كانت الخلايا قد انفجرت؟ |
| Zanlı fahişeleri Fulton County'de ki farklı saatlik motellerde öldürmüş. | Open Subtitles | الجاني قتل العاهرات في فندقين يتقاضيان اجرا عن الساعة في مقاطعة فولتون |
| Fulton'dasın. Sanırım çok uzak. | Open Subtitles | انت في مدينة فولتون ولكنها بعيدة عن مدينتك |
| Hazır gelmişken Fulton Tesisi'ni gezebilir miyim? | Open Subtitles | هل يمكنني أخذ جولة في مصنع فولتون التابع لك خلال إقامتي هنا؟ |
| Bakın, şu zengin Vanderklam ailesi tekneleriyle nehrin aşağısında ki Fulton Marinası'na yelken açmamız için bize 500 dolar veriyor. | Open Subtitles | انظر, الى العائلة الغنية فاندركلام سوف يدفعو لنا 500 دولار لنبحر بسفينتهم سفل النهر لمارينا فولتون |
| En kötü kalp kırıklığını yaşadığın bir baharda seninle Fulton Caddesi'nde yağmur altında dikilmişti. | TED | ذات ربيع وسط أشد انفطار قلب لك وقفت معكِ تحت المطر في شارع "فولتون". |
| Burası Fulton un onu, sonbaharda alacağı yerdi. | Open Subtitles | هنا حضر فولتون ليأخدهم في الخريف |
| Ama Manhattan Fulton Caddesi'nin olduğu tek yer değil. | Open Subtitles | لكن مانهاتن ليست المدينة الوحيدة مع شارع فولتون... |
| SFPD'nin Fulton ve Page civarına desteğine ihtiyacım var. | Open Subtitles | مع مكتب التحقيقات الفدرالي. أنا بحاجة SFPD النسخ الاحتياطي في بالقرب من فولتون والصفحة. |
| Bütün devriyelerin dikkatine. 1175 Fulton'da polis vurulmus. | Open Subtitles | "إلى جميع الوحدات، فالتستجيبوا هناك طلق نارى فى 1175 شارع فولتون" |
| En yakın ambulans Fulton ve Pearl'den güneye doğru ilerliyor. | Open Subtitles | (سيارة الإسعاف الأقرب تقع بطريقين (فولتون) و (بيرل تتجه جنوباً |
| Albay Volton. | Open Subtitles | -هذا ليس سيئاً أيها العقيد (فولتون ) |