| Bunu her zaman beceremiyoruz, ama genelde oldukça başarılı oluyoruz. | Open Subtitles | ليس الأمر محسوماً دوماً لكن في الأغلب أنجح في ذلك |
| Fakat, genelde, önemli olan geçmiş performansınız. | TED | لكن, في الأغلب, الأهمية لمستوى أدائك في الماضي. |
| Düşündük ki, bilimsel etikleri göz ününe alarak, Genellikle savaş zamanında askerleri koruyacak yeni yollar bulursak, iyi bir iş yapmış oluruz. | Open Subtitles | حسناً، في الأغلب نعتقد بأننا نقوم بعمل جيد في تحقيق التوازن بين الأخلاق العلمية والإحتياجات |
| Uzun gazetecilik kariyerinizde insanların Çoğunlukla iyi olduğunu söyleyebilir misiniz? | Open Subtitles | بخبرتك الطويلة كصحفي أتعتقد أن هؤلاء الناس في الأغلب طيبين؟ |
| Şimdi bu çok derin bir soru; çünkü cevap büyük ihtimalle evet, fakat doktorunuz cevabı bilmiyor olabilir, en azından henüz. | TED | وهذا هو سؤال عميق لأن الجواب في الأغلب يكون بالايجاب. ولكن طبيبك قد لا يعلم الجواب، على الأقل ليس بعد. |
| Çoğu benimle ilgileniyor. Bunu söyleyebilirim. | Open Subtitles | في الأغلب هم مهتمون بمشاهدتي أنا على ما أظن |
| Boynundaki çürüklere muhtemelen sıkı bağlanmış bir halat neden olmuş. | Open Subtitles | و هذهِ الخدوش سببُها في الأغلب هو حبلٌ ضخمٌ للغاية |
| genelde. genelde güvenli. Çok açık bir şekilde konuşmuştum. | Open Subtitles | في الأغلب, في الأغلب, لقد كنت دقيقاً جداً |
| Çok parası vardı ama, genelde iyi ve akıllı biriydi. | Open Subtitles | لديه الكثير من المال ، ولكنه في الأغلب يبدو شخص لطيف ، ذكي. |
| Burada genelde sanatçılar, müzisyenler, ressamlar ve yazarlar yaşar. | Open Subtitles | هنا لدينا فنانين في الأغلب الموسيقيين والرسامين والكتـاب |
| Her ne kadar hareketlerimizi beynimiz kontrol eder dense de hareketlerimiz genelde, kalbimizin sesine yenik düşer. | Open Subtitles | بينما معظم الناس يظنون أن دماغنا هو مايسيطر على أفعالنا في الأغلب قلوبنا هي من تحصل على التمرين الأكبر |
| Bazen karşı taraftan ateş açılıncaya kadar beklerler, fakat Genellikle beklemezler. | Open Subtitles | وأحياناً أقصد بأنهم أحياناً ينتظرون حتى تتم مهاجمتهم، ولكن في الأغلب لا ينتظروا |
| Genellikle, liberalleşmeden ve yanan bölgelerin geri alınmasından bahsedeceksin. | Open Subtitles | في الأغلب ستدعوا لتحرير أكثر واستئناف للحرق |
| Genellikle kraliyet ailelerinin Afrika safarileri için üretilmiş. | Open Subtitles | في الأغلب صُنعت للملوك لأجل رحلات صيدِهم |
| Çoğunlukla birlikte tünüyor veya uyuyorlar. | TED | في الأغلب هي تجثم أو تنام مع بعضها البعض. |
| Evet, bir süre Meksika'da kaldım. Ama Çoğunlukla Transfer'deydim. | Open Subtitles | أجل، لقد كنت في المكسيك لفترة، في الأغلب كنت أعمل في التحويلات. |
| Çoğunlukla güvenilir insanlara benziyorlar. | Open Subtitles | في الأغلب هم يبدون مثل مجموعة من الناس تستحق الثقة |
| Kurşun büyük ihtimalle deforme olmuştur. Veri tabanında bulmamız çok küçük bir ihtimal. | Open Subtitles | في الأغلب أن الرصاصة تشوهت أحتمال ضئيل أن تعطينا نتيجةً في سجل الأسلحة الجنائي |
| büyük ihtimalle Tasha kendi yaşlarında, kızlar olan bir grup evine yerleştirilecek. | Open Subtitles | في الأغلب أنها ستوضع في منزل مجموعات مع فتيات في عمرها |
| -Yani cinayet silahımız büyük ihtimalle asetilen üfleci. | Open Subtitles | إذاً سلاح الجريمة في الأغلب " مشغل غاز " الأستيلين |
| Çoğu güvenlik kamerasından olmak üzere internetten veri arakladım... | Open Subtitles | لقد سرقت المزود لكل الشبكات في الأغلب لقطات الكاميرا الأمنيه |
| Şey, Çoğu zaman üstüne basınca. | Open Subtitles | في الأغلب عندما أدوس بالكعب مثلا |
| Bunlar da muhtemelen buz taşları, değil mi? | TED | هؤلاء في الأغلب حصوات من المياه المثلجة, نعم؟ |