| Eski filmlerde, şarkılarda, düğünlerde ağlarım. Kendi düğünümde bebek gibi ağlamıştım. | Open Subtitles | أَبْكي في الأفلامِ القديمةِ، أغاني، حفلات زفاف. | 
| Şimdi bunlar sadece kabuslarımızda yer alıyor., Ya da belki filmlerde. | Open Subtitles | حَسناً، في كوابيسِنا أَو لَرُبَّمَا في الأفلامِ. | 
| Bunun sadece filmlerde olduğunu sanırdım! | Open Subtitles | إعتقدتُ هذه الحَادِثةِ الوحيدةِ في الأفلامِ. | 
| Sinemada, kimliğim sorulmadan büyük bir indirim yapılacağı... söylendiği için randevu aldım. | Open Subtitles | جَعلتُ التعيينَ لأنني عُرِضتُ a تخفيض كبير... في الأفلامِ بدون أنْ تَكُونَ البرهان المَسْؤُول للعُمرِ... | 
| Tabi, aynı filmlerdeki gibi. | Open Subtitles | متأكّد. مثل في الأفلامِ. | 
| Tabancayla sadece filmlerde uzak mesafeye ateş edilir. | Open Subtitles | فقط في الأفلامِ يصوبون من مسافاتِ طويلة بالمسدّساتِ. | 
| Ne? filmlerde yakalanmadan önce hep bunu diyorlar. | Open Subtitles | ذلكَ دائماً، ما يقولهُ أحدهم في الأفلامِ قبلَ أن يتم إلقاءُ القبضِ عليه. | 
| Bunu eski filmlerde gördüm yalnızca. | Open Subtitles | . رأيتُ ذلكَ فَقَطْ في الأفلامِ القَديـــمـةِ | 
| Bunlar filmlerde işe yarar. | Open Subtitles | تلك المادةُ في الأفلامِ. | 
| filmlerde gördüklerini unut. | Open Subtitles | إنسَ ما رَأيته في الأفلامِ. |