"في الحافلة" - Translation from Arabic to Turkish

    • Otobüste
        
    • otobüse
        
    • otobüsteyim
        
    • Otobüs
        
    • Serviste
        
    • otobüsteki
        
    • otobüsteydi
        
    • otobüsle
        
    - Evet, evet. Yürümeye gerek yok öyleyse, Otobüste kalabilirdin. Open Subtitles ما كان عليك المشي إذن كان عليك البقاء في الحافلة
    Ya da şu ahmak Marcillac'ın eve dönerken Otobüste gevezelik etmesinden. Open Subtitles أو ذاك المرسيلي الذي ثرثر عليّ في الحافلة في طريق عودتي
    Mesela, ilk Otobüste 7 numaralı koltukta oturan kişi 3^7 numaralı odaya gider, yani 2,187 numaralı oda. TED لذا فالشخص في المقعد السابع في الحافلة الأولى سيذهب إلى الغرفة رقم 3^7 أو الغرفة رقم 2,187
    Seni Brownsville'e götürüp otobüse kendim bindireceğim. Open Subtitles سآخذ بنفسي إلى بنسلفينيا وسأضعك في الحافلة
    Belki bu işe giderken Otobüste okumak için şahane bir şey seçmek olabilir. TED ربما تختارُ قراءة شيء جميل وأنت في الحافلة في طريقك إلى العمل.
    Yarış pistine giderken Otobüste birisi kız kardeşinin aradığını anlatıyordu. TED كنت مع احادهم في الحافلة في طريقنا للمضمار واخبرني عن اخته التي تتصل به.
    Eşyalarımı Otobüste bırakın, çünkü hapishanenizde kalmayacağım. Open Subtitles دع أغراضي في الحافلة لأنني لن أبقى في سجنكم
    Eşyalarımı Otobüste bırakın, çünkü hapishanenizde kalmayacağım. Open Subtitles دع أغراضي في الحافلة لأنني لن أبقى في سجنكم
    Adamın biri Otobüste omuzuna değdi diye paniklediğin de mi doğru değil? Open Subtitles بالواقع، أصبتِ بالذعر في الحافلة عندما الرجل لمس كتفكِ.
    Otobüste onun yanına oturdum ve okula kadar onunla sohbet ettik. Open Subtitles فقط جلست جوارها في الحافلة وتحادثنا طوال الطريق
    ...Otobüste kola içmeyi denediğimde biletimi elimden aldılar. Open Subtitles حاولت شرب كولا في الحافلة وصادروا مني بطاقة الركوب
    Bu sabah beni görmeye geldi, ve o Otobüste oturmamı istedi, daha sonra beni buraya geri getirdi. Open Subtitles أتي ليراني هذا الصباح و طلب مني الجلوس في الحافلة
    Hayvanat bahçesinden dönerken sana da Otobüste keyifsiz geldi mi? Open Subtitles هل كان يبدو متضايقاً في الحافلة أثناء عودتنا من حديقة الحيوانات ؟
    Yargılanıp güneye giden bir Otobüste yerini almadan önce 45 saniyesi olacak. Open Subtitles سيمثل أمام القاضي لمدة 45 ثانية, ويوضع في الحافلة المتجهة جنوباً.
    Sen hiç diğer insanların konuşmalarını dinledin mi? Otobüste ya da metroda? Open Subtitles إلى محادثات أناس آخرين في الحافلة أو القطار؟
    aç değilim Otobüste yedim tamam grup sarılmasını daha sonra yaparız Open Subtitles انا لست جائعة لقد أكلت في الحافلة حسنا, سنجرب الإحتضان العائلي لاحقاً
    Çantayı otobüse koy ve motoru çalıştırmayı dene. Open Subtitles ضع الحقيبة في الحافلة وانظر ان كان بامكانك ان تشغلها
    otobüsteyim, otobüsteyim, yanındayım evsizlerin. Open Subtitles راكب في الحافلة .. راكب في الحافلة جالس بجانب المتشرد
    Tamam. Bak bakalım Otobüs sürücüsünün telsiz frekansını bulabilecek misin. Onlara telefonla ulaşmaya çalışayım mı Frank? Open Subtitles أبحث عن تردد جهاز البث في الحافلة وتحدث معه
    Serviste olman gerekiyordu. Open Subtitles يفترض بكِ ان تكوني في الحافلة
    Rosa Parks otobüsteki yerini vermeyi reddettiğinde gördük. TED رأيناه حينما رفضت روزا باركس أن تترك مقعدها في الحافلة.
    ya da belki de çoktan otobüsteydi. Open Subtitles أو ربما كانت في الحافلة منذ البداية
    Kim inanırdı ki beni seveceklerine ve sonra bir otobüsle Santa Fe'ye dönüceklerine. Open Subtitles من يصدق أنهم كانوا يحبوني و تركني في الحافلة لأعود لسانتا في القديمة

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more