| Bu aslında bir satış işi değil. | Open Subtitles | في الحقيقة هذه ليست مهنة مبيعات. |
| Bu aslında bir satış işi değil. | Open Subtitles | في الحقيقة هذه ليست مهنة مبيعات. |
| Bu aslında, 15 yıldır HIV alanında olan, dört kıtada çalışmış bir epidemiyologdan doğrudan bir alıntı ve şu an ona bakıyorsunuz. | TED | في الحقيقة هذه العبارة اقتباس مباشر من عالمة أوبئة تعمل في مجال " نقص المناعة المكتسبة " منذ 15 عاما وعملت في أربع قارات وانتم الآن تنظرون إليها |
| Babamın ofisindeyiz, Aslında burası çok özel çünkü ofisine kimsenin girmesine izin vermez. | Open Subtitles | نحنفيمكتبأبي , في الحقيقة هذه أمور خاصة لأنه لا يسمح لأي أحد دخول مكتبه |
| Kayıp mı oldunuz? öyle de denebilir. Aslında burası uzun zaman önce bana aitti. | Open Subtitles | -أجل بشكل ما, في الحقيقة هذه كانت ملكيتي |
| Bu aslında iyi haber. | Open Subtitles | في الحقيقة هذه أخبار جيدة |
| Bu aslında Turk'ün alışveriş listesi. | Open Subtitles | ؟ في الحقيقة هذه.. قائمة (تيرك) للبقّالة |
| Aslında burası Grand Central İstasyonu değil, Grand Central Terminalidir. | Open Subtitles | في الحقيقة هذه ليست محطة "جراند سينترال" الرئيسية انها محطة "جراند سينترال" الطرفية |