| Ama en yüksek parayı kazanmak için derin bir kara borsada satmalıyız. | Open Subtitles | و للحصول على أعلى سعر يتوجب علينا أن نبيعه في السوق السوداء |
| Böyle nadir bulunan bir kan, kara borsada olabilir yani. | Open Subtitles | إذاً، دم بتلك الندرة يمكن أن يشغل في السوق السوداء |
| Bu adam büyük ihtimalle seni kara borsada satmak istiyordur. | Open Subtitles | هذا الرجل، ربما يريد فقط أن يبيعك في السوق السوداء |
| karaborsada en çok aranan şey oldu. | Open Subtitles | وأصبح واحدا من أكثر الادوية رواجا بعد الانواع المدرجة في السوق السوداء |
| Elle tutabilecekleri şeylerle. karaborsada alıp satabilirler, istediklerini yapabilirler. | Open Subtitles | شئ يلمسونه بايديهم يستطيعون التجارة به في السوق السوداء |
| Kara borsa ilaç satışı yapan biri hakkında ipucu buldum.. | Open Subtitles | حصلت على رجل يتعامل بالأدوية في السوق السوداء. قد يكون |
| Synthedyne, 2011'de milyonlarca insanı grip yaptı, ilaçları topladı ve yüksek fiyatlarla kara borsada sattı. | Open Subtitles | سيندين تركت المليارات خلال تفشي الأنفلونزا خلال عام 2011. وتخزين اللقاحات وبيعها في السوق السوداء بأسعار طائلة. |
| kara borsada yeni bir biyolojik silahın bulunduğuna dair dedikodular geziyor, ve silah belirli bir grubu yok edebiliyormuş. | Open Subtitles | هناك شائعات تدور في السوق السوداء عن نوع جديد من الأسلحة البيولوجية قادرة على إنتقاء فئة من البشر إنه شيئ قذر حقاً |
| Kara ayıları vuruyorlar ve öd keselerini kara borsada satıyorlar. | Open Subtitles | إنهم يصيدون الدببة السوداء و من ثم يبيعون الأحشاء في السوق السوداء |
| Ya da Irak? Savaştan sonra, Irak müzeleri yağmalandı oradaki eserler kara borsada satıldı. | Open Subtitles | تعنين إيران أو العراق، فمنذ الحرب ، قد تعرّضت المتاحف العراقية للنهب، وقطعهم تباع في السوق السوداء |
| kara borsada mallar ne kadar ederse etsin, | Open Subtitles | مهما كانت تلك الأدوية تساوي في السوق السوداء |
| kara borsada alınıp satılmış, bir kutuya tıkılmış, kaçırılmış, kötü emellere alet edilmiş. | Open Subtitles | يُشترى ويُباع في السوق السوداء ويُحشر في حاويات الشحن ويُهرَّب ويُساء معاملته |
| Kız değişik erkeklerle takılıyor ve sonra onların organlarını kara borsada satıyordu. | Open Subtitles | حيث تخرج الفتاة مع كل اولائك الرجال المختلفين ومن ثم هي تبيع اعضائها في السوق السوداء |
| Güzel bir daire, kara borsada bir yıldızmışsın. | Open Subtitles | أمتلكتي شقة رائعة وأصبحتي مشهورة في السوق السوداء |
| Elle tutabilecekleri bir şeyler! karaborsada satabilir, işlerine yarayacak şeylerle değiştirebilirler. | Open Subtitles | شئ يلمسونه بايديهم يستطيعون التجارة به في السوق السوداء |
| - Uluslararasi karaborsada kalinti satarak grubunu finanse ettigini zannediyoruz. | Open Subtitles | نشك أنه يموّل بسبب ذلك ببيع الآثارِ المسروقة في السوق السوداء الدولية |
| Adam bir çift hoparlör için karaciğerini karaborsada sattı. | Open Subtitles | هو باعَ كبدَه في السوق السوداء لشراء مجموعة جديدة مِنْ السماعات. |
| Tüm parasını Kara borsa viski satan adama harcadı. | Open Subtitles | لقد أنفقتها على الشاب الذي يبيع الويسكي في السوق السوداء |
| - Burada sigara yok mu? karaborsa var. Parası olana da var ama... | Open Subtitles | ، يبيعونها في السوق السوداء . لمن يستطيع أن يدفع |
| Ve tabii bunun kara borsaya çıkmasına izin veremeyiz. | Open Subtitles | ذلك ليس شيءا نحن يمكن أن يتحمّل الإعلان في السوق السوداء. |
| İyi bir patlayıcıdır ve kara borsadan kolayca edinilebilir. | Open Subtitles | إنه مفجر جميل يباع بسهولة في السوق السوداء |
| O Misha Yurievich. Özel bir yetenek alanı olan kara market kaçakçısı. | Open Subtitles | هذا (ميشا يوريفتش)، مهرب في السوق السوداء ذي تخصص مميّز... |
| karaborsadan, aradığınız her tür ilacı bulabilirsiniz. | Open Subtitles | في السوق السوداء .. كل الكمية التى تحتاجها |