| Metafor açıktır: Dağa bir birey olarak girersiniz, ancak bitkinlik, fedakarlık yoluyla, gezegendeki yerini tekrar teyit etmiş bir halk olarak çıkarsınız. | TED | والمجاز هنا واضح: أنك تدخل إلى الجبل كفرد ومن خلال التعب والتضحية وتخرج كمجتمع جدد مرة أخرى مكانه في الكوكب |
| yaklaşık 50,000 yıl önce insanların sayısı büyük bir artış gösterdi, ve hemen gezegendeki hakim tür olduk. | TED | حوال 50,000 سنة خلت عدد البشر تزايد بشكل هائل، وبسرعة كبيرة أصبحنا الصنف المهيمن في الكوكب. |
| Baş edemiyorum. Her damlasını sanki gezegendeki en lezzetli şeymiş gibi içiyor. | Open Subtitles | لا يمكنني التحمل ، إنه يرتشف كل رشفة كما لو أنها أكثر مذاق شهي في الكوكب |
| Birçok küçük parçaya ayrılıp gezegene çarptı. | Open Subtitles | تفتت لقطع مختلفة عديدة، تحطمت في الكوكب. |
| Bu gezegende dolaşan şeyi bilmiyorsun. | Open Subtitles | أنت لا تدركين كنه ذلك الشيء الطليق في الكوكب |
| Bir boyama işletmem var. gezegendeki en büyük işletme olabilir. Mesele bu değil. | Open Subtitles | أستطيع أن أكون الأكبر في الكوكب من هذه النقطة |
| Bu seni en yoğun gezegendeki en yoğun insan yapar. Vın! | Open Subtitles | مما يجعلك الرجل الأكثر كثافة في الكوكب الأكثر كثافة مسلي |
| Ama bu adamlar gezegendeki herkesten kırk adım öndeler; her şeyin içindeler. | Open Subtitles | الأمر هوَ أن هؤلاء الرجال متقدمينَ بـ40 خطوة على كل من في الكوكب |
| gezegendeki en büyük çölün ani ve önlenemez ilerleyişi. | Open Subtitles | الزحف المفاجئ والغير متوقع لأعظم الصحاري في الكوكب |
| Yerel direnişler ve yüklülerin varlığı ile burası gezegendeki diğer tüm karakollardan daha şiddetli. | Open Subtitles | المقاومة المحلية وحضور الفضائيين مرتفع هنا أكثر من أي قاعدة في الكوكب |
| Kurucu, Makineyi gezegendeki her erkek kadın ve çocuğu öldürmek için kullanmak istiyor. | Open Subtitles | المؤسس يريد استخدام الآلة ليقتل كل رجل وامرأة وطفل في الكوكب |
| Biraz yavaşlamalısın. gezegendeki her hatunu beceremezsin. | Open Subtitles | عليك أن تهدأ , لا يمكنك مضاجعة كل فتاة في الكوكب |
| gezegendeki tüm hayvanları yok edip tekrar iskan ettiremezsin. | Open Subtitles | ليس من المنطقي إبادة كل حيوان في الكوكب وإعادة توطينه |
| Ne olabileceğini merak ettim, o yüzden daha hızlı dönen dev çarpışmaların benzerini yapmayı denedim ve gezegendeki materyalle aynı karışımından bir disk oluşturmanın mümkün olduğunu buldum. | TED | كنت أشعر بالفضول حول ما يمكن أن يحدث، لذلك حاولت تحفيز اصطدامات عملاقة بدوران أسرع، فوجدت أنه من الممكن إنتاج قرص من نفس تركيبة العناصر الموجودة في الكوكب. |
| Küçük bir teknoloji sayesinde, birkaç 10,000 yıl içinde gezegendeki tüm su havzalarını ele geçirene ve hakim tür olana kadar, dünyanın geri kalanına ortalama her yıl iki kilometre mesafesinde göç ettik. | TED | وهاجر البشر إلى باقي العالم بمعدل كيلومترين في السنة حتى قمنا بعد بضع عشرات ألوف من السنوات باحتلال كل مستجمع أمطار في الكوكب وأصبحنا النوع المهيمن، بقدر بسيط من التكنولوجيا. |
| Öyle büyük ki, gezegendeki her şeyi etkiler. | Open Subtitles | كبيراً كفاية ليؤثر على كل شيء في الكوكب |
| Sonra bitkiyi alabildiğim tek gezegene Wraithler bir yerleşim merkezi kurdular. | Open Subtitles | ثم الريث وضعوا موقع متقدم ...في الكوكب الوحيد حيث أحصل على الأعشاب |
| Kirk'den Atılgan'a. Sondaladıkları delikten gezegene bir şey fırlattılar. | Open Subtitles | من (كيرك) إلى (إنتربرايز) لقد أسقطوا شيئاً في الكوكب .. |
| Bizi bir gezegene mi bırakacaksınız? | Open Subtitles | تعني أن تتركنا في الكوكب |
| Belki de ışın onları gezegende bir yerlere taşımıştır. | Open Subtitles | ربما المطرقة نقلتهم الى مكان آخر في الكوكب |
| İlk karşılaştığımız gezegende onlara olan buydu. Ölüyorlardı. | Open Subtitles | هو ما كان يحدث لهم في الكوكب حيث التقينا أول مرة كانو يموتون |
| gezegende de aynısı oldu, birşey gördüm ve o oldu. | Open Subtitles | لقد كان مثل الذي حدث في الكوكب,رأيت شيئاً,وبعد ذلك حدث ما رأيت |