| Çünkü eğer şehriniz araba için tasarlanmışsa, onların birbirlerine çarpıştırmakta iyidir. | TED | لأن إذا تم تصميم مدينتك حول السيارات، إنها حقاً جيدة في تحطيمهم في بعضهم البعض. |
| Hatta ilk gün, birbirlerine bağırıyorlardı. | TED | في اليوم الأول، كانوا جميعهم يصيحون في بعضهم البعض. |
| birbirlerine bakıp duruyorlar. | Open Subtitles | انهم يَستمرّونَ بالتَحْديق في بعضهم البعض. |
| Saatlerce birbirlerine dürbünle bakınıyorlarmış. | Open Subtitles | مضوا يحدقون في بعضهم البعض لساعات عبر المنظار |
| Hemen aşağımızdaki banyoda birbirlerine bağırıyorlardı. | Open Subtitles | هم كَانوا يَصْرخونَ في بعضهم البعض في ذلك الحمّامِ فى الطابق السفلي الوحيدِ. |
| bu yüzden insanlar dürüst değildir.Ve birbirlerine güvenmezler. | Open Subtitles | ولذلك ، لا يمكن أن يكون الناس عادلين. و لا يثق الناس في بعضهم البعض. |
| Bu çocuklar eğlenmek için birbirlerine taş atıyor. | Open Subtitles | هؤلاء الأطفالِ يَرْمونَ الصخورَ في بعضهم البعض للمزاح. |
| Yani ne tür yabaniler eğlence için birbirlerine taş atar ki? | Open Subtitles | الذي نوع الهمج صخور رميةِ في بعضهم البعض لقَضاء وقتاً ممتعاً الأوقاتِ؟ |
| Birbirlerini seviyorlar, birbirlerine inanıyorlar ve ben de onlara inanıyorum. | Open Subtitles | يَحْبّونَ بعظهم الآخر عِنْدَهُمْ إيمانُ في بعضهم البعض وأنا عِنْدي إيمانُ فيهم حسنا. |
| birbirlerine girmelerini sağlayacağım. | Open Subtitles | سأخلق الفوضى وأجعلهم يشكون في بعضهم البعض |
| Önce babam bana bağırır sonra da birbirlerine bağırırlardı! | Open Subtitles | أولاً أَبّي يَصْرخُ فيا ثمّ يَصْرخونَ في بعضهم البعض! |