| Bizler bu mahkeme salonunda yaşamıyoruz değil mi? | Open Subtitles | نحن لا نَعِيشُ في قاعةِ المحكمة هذه أليس كذلك؟ |
| Mahkeme salonunda bu davranışa müsamaha gösteremem. | Open Subtitles | أنا لَنْ أُساندَ في هذا السلوك في قاعةِ المحكمة |
| tamam hanımım yemek salonunda bekleyin beni merak etme -tamam görüşürüz. | Open Subtitles | نعم سيدتي إنتظرْني في قاعةِ الولائم. لا تُتوتر. |
| Bundan böyle aile fertleri bekleme salonunda duracak. | Open Subtitles | من الآن فصاعداً، كلِّ أفراد العائلة سينتظرون في قاعةِ الإستقبالِ |
| - Ne? Okulun çalışma salonunda ders yapıyoruz. | Open Subtitles | نحنُ نأخذُ الدروس بالمدرسةِ , في قاعةِ الدّراسةِ |
| Mahkeme salonunda boyundan büyük işlere kalkışmış bir salak olmadığınız kesin. | Open Subtitles | من الأكيدِ أنكَ لستَ رياضيًا غبيًا. خارجًا عن مَقدراتهِ في قاعةِ المحكمةِ هذهِ. |
| Karn tecavüze ugradg için, mahkeme salonunda olumlu bir hava olacak. | Open Subtitles | حَسَناً. لأن زوجتَكَ إغتصبتْ... أنت سَيكونُ عِنْدَكَ جوّ متعاطف في قاعةِ المحكمة. |
| O anma günü de okul spor salonunda yapılmıştı. | Open Subtitles | تلكَ الذكرى كانت في قاعةِ المدرسة |
| Elbette ben mahkeme salonunda yaptım. | Open Subtitles | عدا أنَّني فعلتهُ طبعاً في قاعةِ محكمةٍ |
| Bu sabah, mahkeme salonunda. | Open Subtitles | هذا الصباحِ في قاعةِ المحكمة. |
| Mahkeme salonunda, hemen ön tarafta Yargıç Battey'in kürsüsü bulunuyordu. | Open Subtitles | وكذلك التي حدثَت في قاعةِ المحكمة بالطبع، أمام القاضي (باتي) تماماً على مقعدِ البُدلاء |