| Bir yemek kamyonunda bir hizmet başlattı ve her gün yerini değiştirdi. | TED | أطلق خدمة، في هذه الحالة عربة طعام، وغيَّر الموقع في كل يوم. |
| her gün 70 Mısırlı ile çalışıyorduk, meslektaş ve arkadaşlar. | TED | في كل يوم كنا نعمل مع 70 مصريّ كزملاء وأصدقاء. |
| her gün siz insanlar bana gelip ruhunuzu açıyorsunuz ne yapacağınızı söylemem umuduyla. | Open Subtitles | في كل يوم تأتون و تفتحون قلوبكم آملين أن أملي عليكم ما تفعلونه |
| Her geçen gün bilim ve teknoloji hayatımızın akışını değiştiriyor. | Open Subtitles | في كل يوم العلوم والتكنولوجيا تغير طريقة الحياة التي نعيشها. |
| Fakat, ömrümün her günü bana bunun ne kadar doğru olduğunu gösterdi. | Open Subtitles | ،ولكن في كل يوم من حياتي أرتني كم أن هذه المقولة صحيحة |
| 45 yıldır her gün çalışıyorum. Artık benim devrim geçti. | Open Subtitles | عملت في كل يوم لـ 45 سنة الآن وقتي انتهى |
| Ayrıca becerilerimizin gelişmesi için pratik yapıyoruz. her gün. her gün. | Open Subtitles | لقد كنا ننمي مهاراتنا أيضا في كل يوم , كل يوم |
| Eğer Pretend sadece sen o tacos gibi hemen her gün alıyorum. | Open Subtitles | وادعي انك تحب التاكوز اكلة مكسيكية في كل يوم تانيا , تأخرنا |
| Ama sanki her gün yapıyorum bunu. Sabah yalan söyledim ona. | Open Subtitles | وأشعر بأنني أفشل في كل يوم لقد كذبت عليه هذا الصباح. |
| Bunu Jung söylemiş. Hastalarıma bunu hemen her gün söylerim. | Open Subtitles | يونغ قال هذا أنا أقول هذا لمرضاي في كل يوم |
| Korkuyu, acıyı ve çaresizliği burada olduğun her gün tadacaksın. | Open Subtitles | ستعرف معنى الخوف، والألم، واليأس في كل يوم ستمضيه هنا |
| Yaşadığımız her gün için, yaşayamadığımız milyarlarca ve milyonlarca gün var. | Open Subtitles | في كل يوم نعيشه توجد ملايين ومليارات الأيام التي لم نعشها |
| Ve çoğu Kolombiyalı ailenin her gün yaşadığı sorunları biz de yaşadık. | Open Subtitles | ولقد واجهنا نفس المشاكل التي واجهتها أغلب العوائل الكولومبية في كل يوم. |
| Orada geçirdiğim her gün... her siktiğim günü Jimmy, seni düşündüm adamım. | Open Subtitles | في كل يوم كنت هناك في كل يوم لعين، كنت أفكر بك |
| Bu dev laboratuvarda, Her geçen gün çok sayıda denemeler gerçekleşiyor. | TED | في هذا المختبر الضخم، يتم عمل العديد من التجارب في كل يوم. |
| Çünkü Her geçen gün ona daha fazla benzediğimi düşünüyorum ve Her geçen gün bu beni daha çok korkutuyor. | Open Subtitles | ففي كل يوم أشعر بأنني أزداد شبهاً بها، وهذا يُفزعني في كل يوم |
| Ve o yılın her günü de fena halde acılar çekecek. | Open Subtitles | وسوف تعاني من هذا المرض في كل يوم من تلك السنة |
| Yani bir yerde kadim bir kötülük Gün geçtikçe güçleniyor. | Open Subtitles | إذًا لدينا شرير قديم في الخارج هناك يزداد قوة في كل يوم |
| Diğer yandan, 75 yaşımdaki ben Günlük yaşamda gerekli yetenekler konusunda yetersizim. | TED | في المقابل، أنا في الـ75 غير كفؤ في مهارات أساسية للحياة في كل يوم. |
| Tahminlerini yap, her gün kayıtlarını tut. Pazartesiden cumaya, günde bir kere. | Open Subtitles | تحصل على ملاحظة و تقوم بتسجيلها في كل يوم من الاثنين إلى الجمعة |
| Sana ihtiyacım olacak her günün her dakikasının her saniyesinde. | Open Subtitles | سأحتاجكِ في كل ثانية من كل دقيقة في كل يوم. |
| Her sabah Ann Arbor'daki evimden Dearborn, Michigan'daki ofisime yaklaşık 48 km yol gidiyorum. | TED | في كل يوم اقود لمسافة 30 ميل من منزلي في ان اربور الى مكتبي في ديربورن ,ميتشغان. |
| Kızınızla Her Allah'ın günü konuşuyorum. Siz yapıyor musunuz? | Open Subtitles | حسناً ، أتحدث مع أبنتك في كل يوم |
| hergün yararlandığımız bütün bu harika plastikler önce plastiği moleküllerine ayırıp daha sonra da özel yöntemlerle geri birleştirilerek yapılıyor. | TED | حيث تقوم بتفكيك الجزيئات وإعادة تركيبها بطريقة محددة للغاية لصنع كل هذا البلاستيك الرائع الذي نتمتع به في كل يوم |
| Dolayısıyla, haftanın yedi günü, günün 24 saati bize olumsuz haber ulaştıran bütün dijital aletlerimizi düşünecek olursak, olumsuz olmamız hiç şaşırtıcı değil. | TED | وبوجود أجهزتنا الرقمية التي تجلب لنا جميع الأخبار السلبية طوال 24 ساعة في كل يوم من أيام الإسبوع، فلا عجب أننا متشائمون. |