| Ve ilk fitili yaktığınız aynı anda ikinci fitilin bir ucunu yakarak onu kısaltabileceğinizi anlarsınız. | TED | وستدرك أن بإمكانك تقصير الفتيلة الثانية من خلال إشعال أحد طرفيها في نفس الوقت الذي تشعل فيه الفتيلة الأولى. | 
| TV kablolarıyla aynı anda onu da keseriz. | Open Subtitles | ستعطلينه في نفس الوقت الذي تعطلين به الكاميرات | 
| Sizinle aynı anda sistemi biz de araştırıyorduk. | Open Subtitles | كنا نفتش في النظام في نفس الوقت الذي كنت تفعل فيه هذا | 
| aynı zamanda dinin aşırıcılığa karşı baskın bir kuvvet olmasına ihtiyacımız varken o, ikinci bir tehlike akımıyla uğraşıyor, buna dini rutin-cilik diyorum. | TED | في نفس الوقت الذي نحتاج فيه للدين لنكون قوة تواجه التعصب، فهي تعاني من توجّه خبيث آخر، ما أسميه حركة التضامن الدينية. | 
| Charles bu filmi çekerken aynı zamanda o sandalyeyle uğraşıyordu. | TED | في نفس الوقت الذي كان تشارلز يصنع ذاك الكرسي كان يصنع هذا الفلم | 
| William Herschel İngiltere'deki evinin salonunda kızılötesi ışığı keşfetmek üzereyken Joseph Fraunhofer adlı bir genç umutsuz bir angaryayla boğuşmaktaydı. | Open Subtitles | في نفس الوقت الذي كان فيه وليام هيرشل يستكشف الضوء دون الأحمر في مؤسسته في إنكلترا فتى صغير اسمه جوزيف فراونهوفر | 
| Sanırım Toulor tam biz elmaslarla göründüğümüz an çatıya çıktı. | Open Subtitles | هل ستخبرني ان تولور كان يمر بالصدفة على السطح في نفس الوقت الذي كنا نخرج بالماسات | 
| Biliyor musun, düşünüyorum da kurbanın gözünde bulduğumuz kuma göre kum havuzundaki kavga ile boğulma aynı anda olmuş. | Open Subtitles | أنت تعرف، أنا أفكر، منذ كان هناك الرماد في العيون ومركز فيينا الدولي، و الحرب في رمل حدث في نفس الوقت الذي خنق. | 
| Belki benimle aynı anda sen de eve gelirsin. | Open Subtitles | بعدها يمكنك أنا تعودي للمنزل في نفس الوقت الذي أعود فيه. | 
| Hunter hakkındakileri ben de seninle aynı anda öğrendim Mike! | Open Subtitles | لقد عرفت بشأن هانتر في نفس الوقت الذي عرفت انت بشأنه | 
| Gemiyle irtibatı kaybettiğimizde iki çocuk da aynı anda öldü. | Open Subtitles | الفتيان توفّيا في نفس الوقت الذي فقدنا فيه الإتصال مع السفينة الهابطة | 
| Evet, zavallı çocuk diğer ikisiyle aynı anda öldü. | Open Subtitles | نعم , هذا الفتى المسكين مات في نفس الوقت الذي مات به الإثنان الآخران | 
| Anlaşılan sen de önleyicilerini bizimle aynı anda almışsın. | Open Subtitles | يبدو أنك تتناول الحاصرات في نفس الوقت الذي تناولناها فيه نحن. | 
| Dördüncü de onunla aynı zamanda restorantta çalışmış. | Open Subtitles | الرابعة كانت تعمل في مطعم في نفس الوقت الذي كان هو يعمل به | 
| Annemle ilgili konuşurken aynı zamanda amına koyduğum pis kokulu baban... ...hakkında konuştun. | Open Subtitles | أن تتتحدث عن أمي في نفس الوقت الذي تتحدث فيه عن والدك القذر المنتن اللعين ؟ | 
| Farketmediğin şey aynı zamanda göğsüne de bastırdığın için beynine kan gitmesini engellediğindi. | Open Subtitles | وما لم تلاحظيه هو أنك كنت تحصرين الدم في دماغها في نفس الوقت الذي كنت تضغطين فيه على صدرها | 
| Babamla görüşürken... aynı zamanda onunla da görüşüyormuşsun. | Open Subtitles | حسنا، لقد كنتِ تقابلينه في نفس الوقت الذي كنتِ تقابلين أبي | 
| Gerçekten denedik, sizle aynı zamanda bitirdik. | Open Subtitles | لقد حاولنا بجد لقد أوقفنا علاقتنا في نفس الوقت الذي قمت به بذلك | 
| - Oh evet, Tanrıya şükür kapıcı çocuk ordaymış. - Tam da atlamak üzereyken içeri girmiş. | Open Subtitles | نعم، الحمد لله لوجود عامل الفندق، لقد دخل في نفس الوقت الذي كانت فيه تهم بالقفز | 
| - Oh evet, Tanrıya şükür kapıcı çocuk ordaymış. - Tam da atlamak üzereyken içeri girmiş. | Open Subtitles | نعم، الحمد لله لوجود عامل الفندق، لقد دخل في نفس الوقت الذي كانت فيه تهم بالقفز | 
| Sanırım Toulor tam biz elmaslarla göründüğümüz an çatıya çıktı. | Open Subtitles | هل ستخبرني ان تولور كان يمر بالصدفة على السطح في نفس الوقت الذي كنا نخرج بالماسات |