| Ben olsaydım, dört ısırıkta kırıntı bile bırakmazdım. | Open Subtitles | لو كنت أنا، أربع لقم ولا يبقى حتى فُتات! |
| Kardeşim, bunlar kırıntı değil. | Open Subtitles | هذا ليس فُتات الفطيرة يا صديقي |
| Ben olsaydım, dört ısırıkta kırıntı bile bırakmazdım. | Open Subtitles | لو كنت أنا... ،أربع لقم ولا يبقى حتى فُتات! |
| Divan yastıklarındaki ekmek kırıntıları nasıl yalanır mı? | Open Subtitles | كيف يَلعَق فُتات الدوريتو مِن بين وسائد الأريكة؟ |
| Soğan kırıntıları falan var. Bunların amacı ne ki? | Open Subtitles | مثل فُتات البصل ذلك، أقصد، ما فائدة تلك؟ |
| Şimdi de hamileyken duvarları zımparalıyorum, artıkları yiyorum. | Open Subtitles | أنا الآن إذن افرك النوافذ, وآكل فُتات الموائد, |
| Kahretsin! Her yerim kırıntı dolmuş. | Open Subtitles | أوه، نبتة، هناك a فُتات. |
| kırıntı bile. | Open Subtitles | لَيسَ a فُتات. |
| Kakası ekmek kırıntıları gibi. Ama çok farklı. | Open Subtitles | إنه يتغوطُ مثلَ فُتات الخُبز ولكن بشكل مُختلف |
| Bu yüzden Maya incir ağacının altındaki artıkları toplamak zorundadır. | Open Subtitles | وهكذا، أسفل شجرة التين تأخذ (مايا) أيا كان ما يقع من فُتات |
| artıkları yemek gibiydi. | Open Subtitles | كان مثل فُتات الموائد. |