| Depresyona girmiş bir general, politikacı, ekonomist; minör tonlarda bir müzisyen, karanlık renklerde bir ressam olabilirsiniz. | TED | قد تكون لواء أو سياسي أو اقتصادي مكتئب أو موسيقي في نغمة منخفضة أو رسام بـألوان قاتمة |
| Onun duyguları gece kadar karanlık düşünceleri cehennem kadar yakıcıdır. | Open Subtitles | حركات روحه مظلمة كالليل ومشاعرّه قاتمة كالجحيم |
| Tanık, suçluyu tam olarak görmemiş ama koyu renk bir eşofman giyiyormuş. | Open Subtitles | الشهود لم يروا المجرم لكن قالوا أنه كان يرتدي بزة رياضية قاتمة |
| Bu arada ismine kayıtlı bir araç yok ama komşular onu eski koyu bir SUV' de gördüklerini söylemişler. | Open Subtitles | ما من مركَبة مُسجّلة بأيٍّ من الإسميْن حتّذاك الوقت، ولكن بلّغ الجيران عن رؤيته في سيّارة رياضية قديمة قاتمة اللون |
| Something's Got to Give'in üstünde sanki kara bulutlar dolaşıyordu. | Open Subtitles | غمامة قاتمة قد خيمت على فيلم ـ لدي شيء لأعطيك |
| Fakat o, Fulton'a dünyaya kasvetli bir mesaj getirmek için geldi. | Open Subtitles | بيد أنه جاء إلى فولتون يحمل رسالة قاتمة للعالم |
| Gözlerinin altında siyah halkalar olduğunu ve sesinin titrediğini biliyor musun? | Open Subtitles | ثمّة دوائر قاتمة تحت عينَيكِ و رجفة مرهقة في صوتك يا لك مِنْ مسكينة |
| Divine Intention, The Grim Knights tarafından yok edildi. | Open Subtitles | يو. النية الإلهية فقط حصلت دمرتها فرسان قاتمة. لقد كانت مذبحة. |
| Haberler neredeyse korkunç. | Open Subtitles | الأخبار تقريبًا جميعها قاتمة عدد الضحايا يزداد أضعافًا مضاعفة |
| karanlık Enerji, karanlıktır. Yani göremezsiniz. | Open Subtitles | الطاقة المظلمة قاتمة لذلك لا يمكنك رؤيتها |
| "O an ne kadar karanlık olursa olsun, sevgi ve umut her zaman mümkündür." | Open Subtitles | لا يهم كم ان اللحظة قاتمة الحب و الأمل ممكنان دائما |
| Ve işte böyle. tekdüze, karanlık bir hapishane hücresi yerine gözlerini yeni bir hayata açtığın ana rahminden geçiyorsun. | Open Subtitles | وها هى ملكك ، بدلاً من زنزانة سجن مُظلمة قاتمة رحم تغذية ، يجلبك إلى حياة جديدة.. |
| karanlık bir gecede çıplak gözlerinizle bile görebilirdiniz. | Open Subtitles | يمكنكم رؤيته بالعين المجرّدة في ليلة قاتمة |
| 23 West ve West Side Highway'in köşesinde koyu bir SUV aracını durdurduk. | Open Subtitles | لدينا سيّارة رياضيّة قاتمة في تقاطع غرب شارع 23 وغرب الطريق السريع |
| koyu bira olması gerekiyordu. Sütümün gelmesine yardım ediyor. | Open Subtitles | يجب ان تكون بيرة قاتمة انها تساعدني مع الحليب |
| Bir gariplik var mı diye bakıyoruz. koyu kahverengi bir steyşın aranıyor. | Open Subtitles | إنهم يبحثون عن سيارة "مينيفيات" بنية قاتمة |
| Bence tekrarlanan suç oranları kara bir tablo çiziyor. | Open Subtitles | أعتقد بأن معدل الإنتكاس . يرسم صورة قاتمة |
| kara nesnelerden güç çekmek zordur. O yüzden ne tür bir obje olduğuna bağlı. | Open Subtitles | استنزاف القوّة من آداة قاتمة أمر خادع، لذا تفيد معرفة نوعيّة تلك الآداة. |
| Durumlar şu anda kasvetli görünüyor olabilir ama aslında oldukça şanslı biri sayılırsın. | Open Subtitles | أنا أعلم أن الأمور تبدو قاتمة ولكنك في الواقع رجل محظوظ |
| Diyorsunuz ki, “Tanrım, bu adam çıktı ve umut hakkında konuşacağını söyledi ve şu ana kadar tek yaptığı kasvetli ve iç karartıcı bir hikaye anlatmak oldu.” | TED | أنت تعتقد، "يا إلهي، هذا الرجل جاء وقال أنه سيتحدث عن الأمل، وكل ما يفعله هو سرد حكايات قاتمة جدًا وكئيبة". |
| - 35 yaşında, ... 185 cm, koyu saçlı, siyah gözlü. | Open Subtitles | -مفقود -هو في 35 طوله 6.1 قدم, شعر قاتم و عيون قاتمة |
| Ve Grim Knights'la karşı karşıya gelmek. | Open Subtitles | وأن يكون الصعود ضد فرسان قاتمة. |
| Bizlere korkunç bir tablo çizdiniz, Profesör. | Open Subtitles | أنت ترسم صورة قاتمة حقا، أستاذ. |
| Doğru, babamın sarayı evinden uzak küçük bir çocuk için acımasız bir yerdir. | Open Subtitles | نعم، كان القصر والدي و مكان قاتمة لصبي صغير بعيدا و بعيدا عن المنزل. |