| Onları daha da yetiştirmeye başladık ve yağ yapabileceğimizi keşfettik. | TED | بدأنا في استخدامها في أشياء أبعد من ذلك، حيث اكتشفنا أننا قادرون على إنتاج الزيت. |
| Böylece hep beraber Güney Afrika'yı yaşamaya değecek, siyah ya da beyaz, insanların eşit olduğu bir yer yapabileceğimizi söyleyebilelim. | Open Subtitles | لنقول بأننا جميعا قادرون على بناء جنوب أفريقيا نستحق الحياة عليها جنوب أفريقيا للمساواه أسود أو أبيض |
| İlaçlarını yanında taşıdığı için ve zamanında müdahale edebildiğimiz için şanslıyız. | Open Subtitles | لحسن الحظ،تحْملُ ادويتها في حقيبتِها، لذا نحن كُنّا قادرون على مُسَاعَدَتها |
| ve sonrası, sihir gibi, aniden melodinin tonunda gezerek armoniye uygun emprovize yaparlar çünkü yapabiliyorlar. | TED | ومن ثم ، كما لو كان بفعل السحر ، يرتجلون بصورة تلقائية شحنة من التناغم لذلك اللحن فقط لأنهم قادرون على ذلك |
| Gözlerine baktığınızda onların, gerçekte kim olduklarını ve neler yapabileceklerini görürsünüz. | Open Subtitles | "لو نظرت إلى عيونهم،" "سترى حقيقتهم،" "وماهم قادرون على فعله وبالضبط" |
| Burada kalıp, insanların Tanrı'nın adıyla hareket ettiklerinde neler yapabileceklerini gösterelim. | Open Subtitles | سنبقى ونرّيهم، بمّ البشرّ قادرون على فعله. عندما يكونون في سبيل الله. |
| Walter Freeman gibi doktorlar bir miktar zihinsel hastalığı tedavi edebileceklerini iddia etmiş. | Open Subtitles | أطباء كـ والتر فريمان إدعوا أنهم قادرون على شفاء عدد من الأمراض العقلية |
| ve bir kez bunu yapabildiğimizi bilirlerse... her şeyi yapabileceğimizi bilirler. | Open Subtitles | وبمجرد أن يعرفوا أننا ، قادرون على هذا سيعرفون أننا قادرون على أيّ شيء |
| Bazen yapabileceğimizi düşünmediğimiz şeyler yapmamız gerekir ancak düşmanın yaptırabileceği. | Open Subtitles | أحياناً قد نضطر للقيام بأشياء , لم نعتقد أبداً أننا قادرون على فعلها إذا كانت فقط لأجل إظهار إرادتنا للعدو |
| - Haklıydı. Neler yapabileceğimizi biliyor. | Open Subtitles | هو محق، فكان يعرفنا ويعلم بأنّنا قادرون على ذلك. |
| Bunu sevmeseniz bile, neler yapabileceğimizi bilin istedim. | Open Subtitles | قلت لنفسي، حتى لو لم تحبنا، بوسعك رؤية ما نحن قادرون على فعله. |
| Nelere yapabileceğimizi biliyorsun. | Open Subtitles | هل تعرف من نحن. تعلمون ما نحن قادرون على. |
| Bu yetenek sayesinde devasa bir uzay ve zaman boyunca insan olarak fikir aktarımı yaptık. | TED | لذلك بسبب هذه القدرة، نحن البشر قادرون على نقل أفكارنا عبر مساحات شاسعة من المكان والزمان. |
| Yani çekirdek takımım ve ben gerçekten herkese fayda sağlayan gelişmeler üzerinde odaklanabiliyoruz. | TED | لذا أنا وفريقي الأساسي قادرون على التركيز في أداء التحسينات التي تقيد كل واحد. |
| Konularının ne olduğu önem taşımıyor. Adayların otoriteye karşı durabilme istek ve yetileri burada mühim olan. | TED | لا يهم حقًّا موضوع التصريحات، ما يهم هو أن المرشحين مستعدون و قادرون على الوقوف ضد سلطة. |
| Böyle adamların neler yapabileceklerini asla bilemezsin. | Open Subtitles | فأمثاله لا يمكنكِ التنبؤُ أبداً بما هم قادرون على فعله |
| Ben yanıldım. Artık neler yapabileceklerini biliyorum. | Open Subtitles | كنت مُخطئاً الآن صرت أعلم بما هم قادرون على فعله |
| Seni serbest bırakmak. Şimdi arabaya bin. Artık peşimizde olanları gördün ve neler yapabileceklerini biliyorsun. | Open Subtitles | الآن اركب. الآن رأيت من يطاردنا، وأنت تعرف ماهم قادرون على فعله. |
| Yaralı toplama noktası kurdular, hareket edebileceklerini sanmıyorum. | Open Subtitles | لقد أقام مكان لتجمع المصابين لا أعتقد أنهم قادرون على الحركة |
| Virüsün ne zaman değişeceğini tahmin edebileceklerini söylediler. | Open Subtitles | قالوا أنهم قادرون على التنبؤ بموعد قيام الفيروس بتغيير نفسه |