| Bir ayak vardı, tam 95 santim. Topuktan parmak ucuna. | Open Subtitles | كان طول قدمه 37 بوصة من الكعب و حتى الإصبع |
| Tweed herbirine ve hepsine , Amerikan toprağına ayak basmadan ateş edebilirdim. | Open Subtitles | لكنت قد قتلت كل واحد منهم قبل أن تطأ قدمه أرض أمريكا |
| O bacağını kaşıdığında ben hiçbir şey hissetmemiştim ve "Ben olmadığını anlamıştım. " | Open Subtitles | علمت ذلك عندما خدش قدمه ولم أحس بشيء قلت لنفسي إنه ليس أنا |
| Geçenlerde biz avluda yırtınırken, ayağı ile ritim tuttuğunu görmüştüm. | Open Subtitles | رأيته يحرك قدمه بالأرض عندما غنينا في ساحة الطعام بالأمس |
| Ayrıca diğer şoförün de Bacağı kırıldığı için vüud hasarından üç yıl. | Open Subtitles | بالإضافة لثلاث سنوات للأذي الغير متعمّد بسبب أن السائق الآخر، كُسرت قدمه |
| Ancak doktorlar botunu çıkardığında şaşırtıcı bir görüntüyle karşılaştılar: Çivi ayağına hiç değmemişti. | TED | ولكن عندما خلع الأطباء حذاءه، وجدوا منظرا مفاجئا فالمسمار لم يلامس قدمه على الإطلاق. |
| Bir adam bacağından vurularak düşüyordu, kimse kimin ateş ettiğini görmüyordu. | Open Subtitles | سقط جندي مصابا في قدمه و لم ير أحدا من أصابه |
| Bu tekin olmayan zirveye ayak basmaya kim cesaret edebilir? | Open Subtitles | من يجرؤ على أن يحط قدمه على هذا الجبل القاسي؟ |
| Jim burada merdivenlerden iniyor, biyonik ayak parmağı bir sonraki basamağa doğru yöneliyor, kendisi bacağını oynatmaya çalışmadan bu doğal hareketler otomatik ortaya çıkıyor. | TED | هنا يخطو جيم نزولًا، ويصل بإصبع قدمه الآلية إلى الدرجة التالية، أظهر هذه الحركات بشكلٍ تلقائي وطبيعي دون أن يحاول تحريك طرفه بشكلٍ كامل. |
| Ayağını yere bastığı an, ayak topuğuna neden bir baskı algılayıcısı koymuyoruz diye düşündüm. | TED | في اللحظة التي وضع فيها قدمه على الأرض، فكرت، لماذا لا أضع مستشعر ضغط على كعب رجله؟ |
| Eniştem birkaç sene önce... bisiklet kazasında sol bacağını kırmıştı. | Open Subtitles | قدمه اليسرى أسفل الركبة في حادث دراجة قبل بضعة سنوات |
| Frank geçen yıl Nairobi'de aa kurtarma girişimi bacağını kaybetti. | Open Subtitles | خسر فرانك قدمه في محاولة إنقاذ في نيروبي السنة الفائتة |
| Chad, iddialı bir futbolcu, bacağını, 8 yaşında kanserden kaybetti. | TED | تشاد لاعب كرة قدم منافس، فقد قدمه قبل ثمانية سنوات بسبب السرطان. |
| Ayrı düşmüşler ve birinin ayağı 5 gün falan bir kayanın altında kalmış. | Open Subtitles | يقولون أنهم انفصلوا و واحد منهم علقت قدمه تحت صخرة لمدة خمس أيام |
| Bir saat önce, bir ayağı darağacında diğeri muz kabuğundaydı. | Open Subtitles | قبل ساعة كانت قدمه على حبل المشنقة و القدم الأخرى على قشرة موزة |
| Ama yakından bakınca, Bacağı yerde tembelce duruyor, kolu dizi üzerinde ağırlaşmış. | TED | و لكن حين تمعن النظر، ترى قدمه واهنة علي الأرض، و ذراعه ثقيلة على ركبته. |
| ayağına cam batmıştı. Annem onu hastaneye götürmüştü. | Open Subtitles | وأصيب بالزجاج في قدمه وأَخذته أمى إلى المستشفى |
| Ayakla ilgili bir hamam böceği kullanarak farklı bir deney yapabilirsiniz ve bacağından ayırabilirsiniz. | TED | تستطيع عمل تجربة أخرى بأخذ صرصور له قدم وتقوم بإزالة قدمه |
| Bu güzelce yayılmış ayakları engeller yokmuş gibi kullanıyor -- gerçekten olağanüstü. | TED | إنه يستخدم قدمه الجميلة الموزعة ليمشي وكأن تلك العقبات ليست موجودة اصلاً. إستثنائي حقاً. |
| Bir daha kaçmaması için ayağının yarısı kesildikten sonra bile. | Open Subtitles | ليس حتى بعد أن قطعوا نصف قدمه لمنعه من الهرب |
| Bir şeyi yok. ayağından vurulmuş işte. Sanki çok mühim... | Open Subtitles | إنه بخير، أصيب في قدمه يا له من أمر هام |
| Bir kere beni banyoya kadar takip etti, okulda ve ayaklarını musluk altında yıkarken bana gösteri yaptı... | Open Subtitles | الى حمامات المدرسة وبدأ بضرب اصابع قدمه تحت كشك الحمام |
| Arka ayağında büyük bir pençe yok. "Velociraptor"lara benzemiyor. | TED | ليس لديه مخلب كبير في قدمه الخلفية. لا تبدو مثل فيليكيرابتور. |
| Adamlarımızdan biri araya girdi ve ben işini bitirmeden önce Bacağına mızrak sapladı. | Open Subtitles | أحد رجالنا تدخل و طعنهُ فى قدمه قبل أن أنتهي منهُ. |
| Ve Maysoon'un Çocukları'nı kurdum, Filistinli göçmen çocuklara benim ailemin bana verdiği şansın birazcığını verebilmeyi amaçlayan bir hayır kurumu. | TED | أسست مؤسسة ميسون للأطفال، وهي مؤسسة خيرية تأمل أن تعطي الأطفال من اللاجئين الفلسطينيين شيئا بسيطا مما قدمه والديَّ لي. |
| Arrow'un bu şehir için yaptığı iyi şeyler olsa da suçlu olduğuna dair kanıtları görmezden gelmek de bir o kadar zor. | Open Subtitles | في حين أنه من الصعب تجاهل كل ما قدمه حسن السهم للمدينة، من الصعب على قدم المساواة لتجاهل الأدلة من ذنبه واضح. |
| Sanırım Bertram ve babam dışında bu odaya adım atan ilk erkek sizsiniz. | Open Subtitles | اعتقد انه باستثناء اخي وابي , انت اول شخص يضع قدمه بهذه الغرفة |