| Bu kalın kabuk lan. | Open Subtitles | الفطيرة قشرتها سميكة |
| Bu kalın kabuk Ian. | Open Subtitles | الفطيرة قشرتها سميكة |
| Yer küreyi bir elmaya benzetirsek, yer kabuğu; o elmanın kabuğundan daha ince olurdu. | Open Subtitles | و إذا كان العالم تفاحة، سيكون هذا قشرتها الرقيقة |
| O zaman kabuğu dandikti. | Open Subtitles | تلك البيضة كانت قشرتها سيئة |
| Ve ne zaman, burada kırmızıyla işaretli olan neokorteksindeki belli, çok küçük noktaları uyarsalar, kız gülmeye başlıyordu. | TED | وحين نشطوا، نقطة صغيرة جدًا معينة على قشرتها المخية الجديدة، متضحة هنا بالأحمر، كانت تضحك. |
| Kusursuz ekmek kabuğu. | Open Subtitles | قشرتها كامله |
| İlk başta bir çeşit gülme refleksini tetiklediklerini düşündüler. Fakat hayır, kısa sürede neokorteksinde mizah saptayan noktaları bulduklarını fark ettiler. Bu noktaları ne zaman uyarsalar, kız her şeyi eğlendirici buluyordu. | TED | فى الأول ظنوا أنهم يثيرون نوعا ما من الضحك المنعكس، ولكن لا، بسرعة أدركوا أنهم وجدوا النقاط فى قشرتها المخية الحديثة التى تكتشف الفكاهة، ووجدت كل شيء مضحكا كلما حفزوا هذه النقاط. |