| "Sana yeni bir eldiven aldım. Ben yokken beyzbol çalış. | Open Subtitles | أحضرت لك قفازاً جديداً تدرب على رمي الكرة أثناء غيابي |
| Ellerim öyle şişti ki, eldiven bile takamıyorum. | Open Subtitles | يدي منتفخة جداً، ولا يمكنني وضع قفازاً عليها. |
| Aslında eldiven takıyordum ama övgülerin için sağ ol. | Open Subtitles | في الواقع، كنت أرتدي قفازاً وقتها لكن شكراً |
| Bir arka sokakta üzerinize atlar, sizi fena benzetir, kanlar içinde yere serer ama eldiven taktığı için parmak izi bulunmaz. | Open Subtitles | تلقي بك في حارة مظلمة و تشبعك ضرباً ثم تتركك غارقاً في دمائك لكنها ترتدي قفازاً فلا تترك بصمات |
| "Önceden açılmış paketteki eldiveni alamazsın" diye bas bas bağırıyordu. | Open Subtitles | مثل الأسد الأميركي المجنون وهو يصرخ أنه لا يمكنني أن آخذ قفازاً في رزمة مفتوحة |
| Sonra bir el, eldivenli bir el bir kayayı kaldırıyor ve kolyeyi çıkartıyor. | Open Subtitles | ثم ترفع يدٌ تعتمر قفازاً... صخرةً وتأخذ قلادة... ... |
| eldiven takabilirim aslında. Olmaz, eldivenlerim üst katta. | Open Subtitles | كان يمكنني أن أرتدي قفازاً فحسب، لا ، إنه بالطابق العلوي |
| Neden kafana lastik eldiven takmıyorsun? | Open Subtitles | تضع قفازاً مطاطيّاً على رأسكَ وترى ان كان سيضحكني |
| Ben şunu temizleyip yeni eldiven giyerken siz fazla kanı temizleyin. | Open Subtitles | قوموا بامتصاص الدماء ريثما أقوم بتنظيف هذا وأرتدي قفازاً جديداً |
| Herkes birer eldiven ve koruma gözlüğü alıp beşerli gruplara ayrılsın ve laboratuvarın yolunu tutsun lütfen. | Open Subtitles | كل واحد رجاءً يأخذ قفازاً ونظارات واقية ويدخل في مجموعة من خمسة افراد لاجراء التجربة ، رجاءً |
| eldiven takmadan onlara nasıl dokunabiliyorsun? | Open Subtitles | كيف لا ترتدي قفازاً مطاطياً وأنت تمسك هذا ؟ |
| Yani adam eldiven kullanmayı akıl edecek kadar zeki. | Open Subtitles | لذا أفترض أنه كان ذكياً كفاية ليرتدي قفازاً |
| Kafasına eldiven geçirmiş bir köpeğe benziyor. | Open Subtitles | هذا يشبه كلباً يرتدي قفازاً على رأسه. |
| Dosyaya göre, tutuklama memuru hiç eldiven görmemiş. | Open Subtitles | الضابط الذي قام بالاعتقال لم يرى قفازاً أبداً... |
| Yani eldiven giyecek kadar akıllı, fakat kanlı bir mücevheri, bir başkası bulsun diye ortalıkta bırakıyor. | Open Subtitles | هذا يعني فقط أنه كان يرتدي قفازاً إذاً هو بالذكاء الكافي لاستخدام قفاز لكن يترك مجوهراتها الغارقة بالدماء معرضة للانكشاف؟ |
| O ele sahip başka biri eldiven takardı. | Open Subtitles | أي أحد آخر بتلك اليد سيرتدي قفازاً |
| Babam bana Chicago Polis rozetini taktığı zaman kadife eldiven giyip, vatandaşlarla el sıkışmamı bir kereliğine ne olduğumu unutup jileti parmaklarımın arasında saklamamı söyledi. | Open Subtitles | هل تعلم، عندما علّق والدي شارة دائرة شرطة شيكاغو عليّ قال لي أن أصافح أيادي مواطني المدينة الصالحين وأنا أرتدي قفازاً مخملياً |
| Tek parmaklı mı, normal eldiven mi? | Open Subtitles | هل تريد قفازاً طويلاً أم قصيراً ؟ |
| - Emin misiniz? Seul aksanıyla konuştu. 1 saat önce gelip bir çift mutfak eldiveni aldı. | Open Subtitles | اشترت قفازاً مطاطياً من هنـا قبل ساعة |
| Ben de "Dinle dostum, ben sadece tek eldiveni almak istiyorum ve sana tam kutu parası ödeyeceğim." | Open Subtitles | قلت له "اصغ يا صديقي أريد أن أشتري قفازاً واحداً" "وسأدفع لك ثمنها كاملة" |
| Sonra bir el, eldivenli bir el bir kayayı kaldırıyor ve kolyeyi çıkartıyor. | Open Subtitles | ثم ترفع يدٌ تعتمر قفازاً... صخرةً وتأخذ قلادة... ... |