| Çenesinden aşağıya kusmuk akmakta ve çok kötü kokmaktadır. | Open Subtitles | و كان هناك قيء يسيل إلى ذقنها, و كانت رائحته سيئة حقا |
| Neden iki haftada bir hafta sonumu, bir önceki geceden kalan kusmuk kokusu içerisinde, iki yıldızlı bir otelde geçiriyorum sanıyorsun? | Open Subtitles | لمَ تظنني أمضي عطلة الأسبوع في مؤتمر يعقد في قاعة رقص فندق بنجمتين تفوح منها رائحة قيء حفلة تخرج الليلة السابقة ؟ |
| Sümük, kusmuk, geğirmek, yellenmek hakkımızdır sanat ve müzik istemek." | Open Subtitles | عطس , قيء , تغر , فسو نريد الموسيقى والرياضة والفن |
| - Kim yunus kusmuğu gibi kokuyor? - Ben? | Open Subtitles | من هذا الذي تبدو رائحته كرائحة قيء الدلافين ؟ |
| Şu ana kadar çok mutlu bir insanım! Sonra eve geri dönüyorum ve eskiden hiçbir şey kokmayan bir evde bebek kusmuğu kokusuyla karşılanıyorum. | Open Subtitles | ومن ثم أعود للمنزل، حيث يستقبلني بمسك باهت من قيء الطفل |
| kusma refleksi yok. Entübasyon tepsisi lazım buraya! | Open Subtitles | لا يوجد قيء استجابه , أحتاج الى طاولة الأنابيب |
| Sahte kusmuk. Klasik şakalara direnemezsin. | Open Subtitles | قيء مزيف ، لا يمكنك هزيمة الاشقياء القدامى |
| Koridorda kırık bir sehpa var, ses sistemi mahvolmuş ve avize çiçeğinin üzerinde kusmuk var. | Open Subtitles | ثمّة طاولة قهوة مكسورة في الردهة، نظام مكبر الصوت معطل بأسره، وثمة قيء على نبات اليكة. |
| Biliyorum, raporunu okudum. Gömleğinde kusmuk buldun. | Open Subtitles | أعرف، قرأتُ تقريركِ وجدتِ قيء على قميصها |
| Saçımda, hala dün geceden kalma kusmuk var. | Open Subtitles | أعني أنه قد لا يزال هنالك قيء في شعري من ليلة البارحه |
| Bu lekeler anne sütü mü yoksa kusmuk mu artık bilmiyorum. | Open Subtitles | لا أعرف إذا كانت هذه بقع قيء أو حليب صدر بعد الآن |
| Üç tane hap, iki kusmuk bir de kaka yaparak hazırlıkları tamamladım. | Open Subtitles | ثلاث أقرص، قيء مرّتين، وتغوّط، وها أنا مستعدّ للمضي. |
| Orası düğününde ne kadar kusmuk istediğine göre değişir. | Open Subtitles | هذا مرهون بمدى رغبتك في حدوث قيء بالزفاف. |
| "Bu kötü kokan kusmuk kokusu değil." | Open Subtitles | "هذه ليست مجرد رائحة قيء ذو رائحة ليس بالجيدة جدا" |
| Galiba barmenin, buna tükürüp içinde AIDS olan bir kusmuğu sildiğini görmüştüm. | Open Subtitles | نعم ، واعتقد اني رأيت عامل البار يبصق فيها ويمسح بها بعض قيء من شخص لديه الايدز |
| Kalıntıları yiyen şey, tek hücreli bir canlıdan gelen müsilajlı mantarmış yani daha bilinen adıyla, köpek kusmuğu cıvık mantarı. | Open Subtitles | الجثة كانت مغطاة بعفن ميكسوموتا من مملكة الأولانيات معروفة أيضاً بإسم عفن وحل قيء الكلب |
| O zaman biz daha çok bir tilki kusmuğu ile uğraşıyoruz. | Open Subtitles | مما يعني أنّنا نتعامل على الأغلب مع قيء ذئب البراري. |
| Kahve gibi kusma, kan ve alkol kokusu. | Open Subtitles | قيء بن مطحون، دم و رائحة الكحول. |
| kusma, görme bozukluğu, sabah baş ağrıları. | Open Subtitles | قيء, ضعف في النظر, صداع في الصباح. |
| Zamanımın yarısını kardeşimin bezlerini diğer yarısını da annemin kusmuğunu temizleyerek geçirirdim. | Open Subtitles | امضيت نصف وقتي اغير الحفاضات و النصف الاخر انظف قيء أمي |
| Bu arada, bu bebek kusmugu degil. | Open Subtitles | هذا... هذا ليس قيء طفل، بالمناسبة |
| Herhangi bir silahı kusmuklu bir kurbağaya dönüştürebilir. | Open Subtitles | يمكنها أن تحول جيشاُ بكامله إلى قيء ضفادع |
| Helezona geldiğimizde ağzını kapalı tut çünkü birinin kusmuğunun yüzüne uçma ihtimali % 100. | Open Subtitles | عندما نرتفع أبق فمك مغلق لأن هناك فرصة 100% أن قيء أحدهم سيطير على وجهك |