| her zaman Brick'ten daha çok sorumluluk taşımak zorunda kaldı. | Open Subtitles | كان دائما ما يحمل العبئ الاكبر من المسؤولية عن بريك |
| her zaman Brick'ten daha çok sorumluluk taşımak zorunda kaldı. | Open Subtitles | كان دائما ما يحمل العبئ الاكبر من المسؤولية عن بريك |
| her zaman kuraklıklar ve doğal felaketler olacak ve insanlar suçlayacak birini arayacaktır. | Open Subtitles | لكن هناك كان دائما جفافا وطبيعي الكوارث والناس يبحثون عن كبش الفداء دائما. |
| Yorulduğumda, Baba kimin hep en sağdık evladı olduğunu görecek. | Open Subtitles | وعندما انتهيت، الأب ستشهد الذي كان دائما ابنه الأكثر ولاء. |
| Buraya hep dizüstü bilgisayarı ile gelirdi, ama onu hiç kullanmazdı. | Open Subtitles | كان دائما يأتى بلاب توب و لكنه لم يستعمله أبدًا هنا |
| Sürekli çikolatalı süt gibi kokan adamdı o. - Öyleydi. | Open Subtitles | هو نفسه الشخص الذي كان دائما رائحة كرائحة حليب الشوكولاته. |
| Jazz flütü bende her zaman... küçük bir tutku oldu. | Open Subtitles | حسنا, عزف الجاز فلوت كان دائما جزئ صغير من هواياتي |
| Sanırım bana aşık oldu. Çünkü bana her zaman "merhaba" derdi. | Open Subtitles | أظن أنه كان معجبا بي، فقد كان دائما يأتي ويلقي التحية. |
| Bütün berbat ilişkilerim sırasında her zaman yanımdaydı, ...ona her şeyi anlatabilirim. | Open Subtitles | كان دائما هناك بجانبي، خلال جميع علاقاتي السيئة وأستطيع أخباره كل شيء |
| Daha büyük olmama rağmen, her zaman bana göz kulak olmuştur. | Open Subtitles | رغم أنني الاكبر منه، إلا أنه كان دائما مَن يعتني بي. |
| Her şey olanlardan sonra, her zaman garip hissediyorum gidiyordu, | Open Subtitles | وبعد كل ما حدث، أنه كان دائما ما يشعر بالغربة، |
| Benden her zaman büyük miktarda para borç alır ve ... hiç geri ödemezdi. | Open Subtitles | كان دائما يقترض منى كميات كبيرة من المال ولا يعيدها لى قط |
| her zaman patlayıcı ve ıvır zıvırla ortada dolaşarak.... herkesi ölesiye korkuturdu. | Open Subtitles | كان دائما يحب ان يمرح بالمتفجرات والاسلحة لكى يجعلنا نخاف |
| her zaman, aile nehri olarak gördüğümüz Büyük Kara Ayak kıyısında yürümeyi tercih ederdi. | Open Subtitles | حيث انه كان دائما او تقريبا يختار السير على طول نهر البلاكفوت الكبير والذى نعتبره نهر عائلتنا |
| Ama Paul her zaman babamın düşüncelerindeydi. | Open Subtitles | بشكل غير مباشر بول كان دائما ياتى على بال والدى |
| Buna karşılık, kadınların benlik bilinci hep daha geçirgen. | TED | بينما شعور المرأة بذاتها كان دائما مثل نوع من المسامي. |
| Bu eserime bakıp da gururlanabiliyorum. Zira bu heykel benim zihnimde hep insanların Amerika'ya ilk gelişlerini canlandırmıştır. | TED | ويمكنني أن أنظر إلى هذا وأن أكون فخورا جدا لأن هذا التمثال كان دائما يمثل في رأسي البداية للناس القادمين إلى أميركا. |
| hep bildiğini okurdu, ama iyi bir askerdi. | Open Subtitles | كان دائما عنيدا يا سيدي ولكنه كان جنديا جيدا |
| Çünkü onlara hep yardım elini uzatmıştır. | Open Subtitles | لأنه كان دائما مستعدا للمساعدة بكل الطرق الممكنة |
| tabii ki asla inşa edilmedi, çünkü Sürekli başka bir işle uğraşıyordu. eğer yapılsadı... 1940'larda, her şey değişti. | TED | وبالطبع، فهو لم يبنه قط، لأنه كان دائما يعبث بمخططات جديدة، لكن حين تم بناؤه، بالطبع، في الأربعينيات، تغير كل شيء. |
| daima burada olmamı hissettiren şey, bunu yapmak için doğduğumdu. | Open Subtitles | القيام بما كان دائما يشعرني بالشيء الذي من اجله وضعت للقيام به |
| Çocukluğumuzdan beri gittiğim her yere... ..Sürekli peşimden gelmiştir. | Open Subtitles | كان دائما يتبعني في كل مكان أذهب إليه حتى قبل أن نصبح أصدقاء |
| Farklı düşüncelerimiz vardi ama ben müşterilerimizle yakın ilişkiler kurduğum zamanlarda o her daim beni korurdu. | Open Subtitles | كانت لدينا خلافاتنا لكنه كان دائما يحمي ظهري عندما كنت أعمل قليلا عن كثب مع عملائنا. |