| O çok ağırbaşlı bir hayrandı, ben de cevap vermek zorundaydım. | Open Subtitles | حسنا، كان هذا مروحة جادة، كان لي أن أكتب له بالعودة. |
| Buraya gelip seninle konuşmak zorundaydım. | Open Subtitles | كان لي بالمجيء إلى هنا. كان لي أن أتحدث إليكم. |
| Ama sana yakın olmak zorundaydım. | Open Subtitles | ولكن كان لي أن يكون إلى جانبك. |
| Demek istediğim, doğal olarak birçok sefer insanları yok etmek zorunda kaldım... ama her zaman... bu beni üzdü. | Open Subtitles | أعني، كانت هناك أوقات، وبطبيعة الحال، عندما كان لي أن يكون هناك أناس القضاء... انما هو دائما... الحزن لي. |
| Her şeyin üstüne sen Carrie'ye söylemeye korkuyorsun diye ben de Kelly'ye yalan söylemek zorunda kaldım! | Open Subtitles | وعلى رأس من كل شيء آخر، كان لي أن أكذب كيلي لأنك كانوا يخشون وقالت انها تريد معرفة كاري حول هذا الموضوع. |
| Tanışmadan önce birkaç defa bunu sana yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | كان لي أن يكون لك القيام بذلك بضع مرات قبل أن التقينا . |
| Bu kez evet demek zorundaydım. | Open Subtitles | هذه المرة كان لي أن أقول نعم. |
| Kendimi savunmak zorundaydım. | Open Subtitles | كان لي أن أدافع عن نفسي. |
| -Seninle görüşmek zorundaydım. | Open Subtitles | كان لي أن ننظر لكم. |
| Acı için bir şeyler vermek zorundaydım. | Open Subtitles | كان لي أن يعطيها شيء للألم. |
| Bir şeyler söylemek zorundaydım. | Open Subtitles | كان لي أن أقول شيئا. |
| İyi çocuktu ama Alistair'a müdürle konuşmasını söylemek zorunda kaldım. | Open Subtitles | كان صبي الحلو، ولكن في النهاية كان لي أن يكون أليستير التحدث إلى سيد حول هذا الموضوع. |
| Neden geç kaldığımı sorunca söylemek zorunda kaldım. | Open Subtitles | عندما سألت أين كنت في وقت متأخر جدا، كان لي أن أقول لها. |