| Bana bu damardan verimli kömür çıkartacağını ispat et bende seni kara ortak edeyim. | Open Subtitles | اثبت ليّ أنك تستطيع اخراج الفحم منها بشكل كفوء ويمكنك الإنضمام إليّ كصاحب حصة |
| Ve tek yapabildiğim şey, askerlerimi olabildiğince verimli kılmak. | Open Subtitles | وكلّ ما يمكنني عمله هو... شاهدبأنّهم المصنّع بشكل كفوء بقدر الإمكان. |
| Güvenlik bürosunun gayet verimli olduğunu bilmelisiniz. | Open Subtitles | ويجب ان تعلم ان ذلك المكتب كفوء جدا |
| Herkes senin yetersiz olduğunu düşünüyor. | Open Subtitles | الجميع يعتقد بأنك لا تزال غير كفوء |
| Sizi çok hoşgörülü buluyorum. Duamel bu işte yetersiz. | Open Subtitles | إنك حليم كثيرا ، " دوهامل " غير كفوء |
| Christopher Pike gemisini teslim edişinde kaptanlık yeminini bana ezberden okutmuştu. | Open Subtitles | عندما منحني (كريستوفر بايك) هذه السفينة أوصاني كيف أكون قائدا كفوء لها |
| Christopher Pike gemisini teslim edişinde kaptanlık yeminini bana ezberden okutmuştu. | Open Subtitles | عندما منحني (كريستوفر بايك) هذه السفينة أوصاني كيف أكون قائدا كفوء لها |
| Sistem, kaynakların verimli bir şekilde pay edilmesi üzerine kurulu. | Open Subtitles | النظام يعتمد على تقسيم كفوء للمصادر |
| Bir solex? %95 verimli olduğunu iddia etti. | Open Subtitles | سوليكس إدّعي انة كَانَ 95 % كفوء. |
| verimli biri olduğum için özür dilerim. | Open Subtitles | اعتذر لكوني رجلٌ كفوء |
| Devlet gibi verimli işletmeliyiz. | Open Subtitles | نديره بشكل كفوء كالحكومة. - قَطعَ عشاء الستيك . |
| Ama verimli değil. | Open Subtitles | لكن ليس كفوء |
| Sizi çok hoşgörülü buluyorum. Duamel bu işte yetersiz. | Open Subtitles | إنك حليم كثيرا ، " دوهامل " غير كفوء |