| Bu karanlık enerji bildiğimiz diğer maddeler gibi davranmaz ve daha çok yerçekim karşıtı bir güç olarak davranır. | TED | هذه الطاقة المظلمة لا تتصرف كأيٍ من العناصر التي نعرفها على الإطلاق وتتصرف بشكل أكثر كقوة مضادة للجاذبية . |
| Bugünse bir motivasyon konuşmacısı. Hayatının bütününde dönüştürücü güç olarak oyunu gösteriyor. | TED | و هو يتناول اللعب كقوة محولة لحياته بأكملها. |
| "Hollandalı"nın içinde güvende ve senin iyi kaptana olan borcunu karşılamak için bir güç olarak kullanılmaya hiç müsait değil. | Open Subtitles | هو بسلامة على متن الهولندي، وغير متوفر جداً للإستعمالِ كقوة رفع لإرْضاء دينِكَ إلى القائدِ الجيدِ. |
| Sanki süper güç gibi. | Open Subtitles | إنها كقوة خارقة |
| Süper güç gibi bir şey. | Open Subtitles | إنها كقوة عظمى. |
| Bu ayrıca, politik mekanizmada bir onur gücü olarak da inanç ifadesidir. | TED | هي كذلك تعبيراً عن الإيمان بالآلة السياسية كقوة للشرف. |
| Askeri güç olarak IRA'ya saygımız sonsuzdu. | Open Subtitles | لدينا أحترام كامل لقدرات الجيش الجمهوري الأيرلندي كقوة عسكرية. |
| Osmanlıların Avrupalı bir güç olarak geçirdiği asırlar tarih oluyordu ve uzun zamandır karışık olan nüfusu için sorunlar birikmişti. | Open Subtitles | قرون العثمانيين كقوة أوروبية كانت تصبح ذكرى ،وبسبب سكانها المتنوعين كانت تتراكم المشاكل |
| Brezilya tarımsal anlamda etkin bir güç olarak öne çıktı. | TED | فقد برزت البرازيل كقوة زراعية. |
| Bununla, Birleşik Devletler'in büyük bir güç olarak bittiğini kastetmiyorum. | Open Subtitles | لا أعني أن الولايات المتحدة قد أنتهت كقوة عظمى الولايات المتحدة أغنى دولة وأكثر تقدماً في العالم... |
| Fakat ayrılık kaçınılmaz hale gelmiş ve gerçekleştirilmiştir ki, her zaman söylemiş olduğum, ve şimdi de söyleyeceğim üzere, ben bağımsız bir güç olarak Birleşik Devletler'in dostluğunu ilk kabul eden olmaya hazırdım. | Open Subtitles | كنت دائماً اقول كما اقول الآن كنت اول من يقبل الصداقة من "الولايات المتحدة" كقوة مستقلة |
| Size aşkı sosyal adalet için bir güç olarak görme noktasına nasıl geldiğimi üç hayat dersi üzerinden anlatayım. | TED | (ضحك) لذلك دعوني أُوضح لكم كيف أصبحت أرى الحب كقوة للعدالة الاجتماعية من خلال ثلاثة دروس. |
| Ona göre zaman, Hollanda'nın bir süper güç olarak yeniden doğumuna gebeydi. | Open Subtitles | لقد رأى أن ما يحدث فى تلك اللحظة أنما هو أعلان ميلاد جديد لـ (هولندا) كقوة عظمى |
| Orta Doğu'daki baskın güç olarak görüyorlardı. | Open Subtitles | كقوة مهيمنة في الشرق الأوسط |
| ...eğer bir güç olarak Lucifer'ı da eklersek belki dahil olur. | Open Subtitles | إن إستطعنا ضم (لوسيفر) لنا كقوة إضافية عندها قد يقوم بتغيير رأيه |
| Fakat, çok hızlı ve düzenli olarak gelişmiş olan otomobil teknolojisinin aksine okul sistemi bilindiği üzere 19.yy'ın mirasıdır. Alman okul sisteminde Bismarck modeli olarak yerini almış, İngiliz yenilikçileri ve çoğunlukla din misyonerleri tarafından benimsenmiş, ABD'de sosyal kaynaşmayı sağlayan bir güç olarak görülmüş ve benimsenmiş, ve sonra da gelişmelerine paralel olarak Japonya ve Güney Kore'ye yayılmıştır. | TED | ولكن التعليم ليس كصناعة السيارات والتي تتطور بصورة سريعة ومنظمة لان النظام التعليمي معروف انه نظام " وراثي " من القرن التاسع عشر منذ مدارس " البيميرسيان " في المانيا والذي تبناه الإصلاحيون الإنجليز، وفي الغالب من قبل مجموعات التبشير الديني الذي تم تنبيه في الولايات المتحدة الامريكية كقوة دافعة الى الالتحام الاجتماعي ثم في اليابان و اليابان وكوريا الجنوبية بينما يتطورون |
| Kaldırıma çıktığınızda ve şehri kamyonun arkasından gördüğünüzde, çöpün kendi başına doğanın bir gücü olduğunu anlıyorsunuz. | TED | فعندما تخطو حافة الرصيف وتشاهد المدينة من وراء الشاحنة، تفهم أنّ القمامة هي في حد ذاتها كقوة من قوى الطبيعة. |
| Böylece yargılama, Amerika'da kurultayın gücü oldu. Bu güç herkese, hatta başkana karşı bile kullanılabiliyordu. | TED | واُعتمدت الإدانة في الولايات المتحدة كقوة الكونغرس تنطبق على أي موظف مدني، بما في ذلك الرئيس. |