| Git şu hemşirelerden bir bardak dolusu sakinleştirme suyundan al rahatla | Open Subtitles | دع واحدة من أولئك الممرضات يقدمن لك كوباً من العصير المهديء. |
| Beni içeri aldı, kanı temizledi ve bana bir bardak limonata verdi. | Open Subtitles | أخذتني إلى الداخل وقامت بتنظيف الدم، قدّمت لي كوباً من عصير الليمون. |
| Musluğu açışını duydum ve kendisine bir bardak ılık musluk suyu dolduruşunu. | TED | وأسمعه وهو يدير حنفية المياه ويسكب لنفسه كوباً من الماء الدافئ. |
| Bir fincan Çay içip.. ..o sabah Boots'tan aldığım kitabı okuyordum. | Open Subtitles | كنت أشرب كوباً من الشاي وأقرأ كتاباً حصلت عليه من المكتبة |
| Şimdi gidip bir fincan Çay içseniz daha iyi olacak. | Open Subtitles | من الأفضل أن ترتاحي بعيداً الآن وتأخذي كوباً من الشاي |
| Evet, 23 çizburger ve 23 tane kremalı süt. | Open Subtitles | أريد طلب ثلاثة وعشرين شطيرة برغر بالجبن وثلاثة وعشرين كوباً من مخفوق الحليب |
| Bana amonyak damlatılmış bir bardak su verebilir misiniz? | Open Subtitles | هل يمكننى أن أطلب بعض نقاط من روح النشادر و كوباً من الماء ؟ |
| Böyle buz da istemiyorum, sadece bardak istiyorum lütfen. | Open Subtitles | ولا أريد ثلجاً في كوبي بل كوباً فارغاً، من فضلك |
| Oraya bardak koyma. Dükkanın önünde mi içeceğim? | Open Subtitles | لاتضع كوباً أتعتقد انني سأجلس أشرب هذا أمام المتجر؟ |
| Günde bir bardak içebileceğini söyledi. | Open Subtitles | يقول أن يمكنك أن تشرب كوباً واحداً فى اليوم |
| Eğer bir bardak elma birası alırsanız arkadaşlarınız dik dik bakmayı bırakabilir. | Open Subtitles | لو أخذت كوباً من شراب التفاح فقد يتوقف أصدقائك عن التحديق |
| Eğer bir bardak elma birası alırsanız arkadaşlarınız dik dik bakmayı bırakabilir. | Open Subtitles | لو أخذت كوباً من شراب التفاح فقد يتوقف أصدقائك عن التحديق |
| - Bir fincan kahveye hayır demezdim. - Hemen şuradasın zaten! | Open Subtitles | ـ حسناً ، لن ارفض كوباً من القهوة ـ أنت هناك |
| Asker, kaptana bir fincan Çay getir. | Open Subtitles | أيها الرسول, اجلب للقبطان كوباً من الشاي |
| Karışıklık yok. Bir fincan kahve içtim. | Open Subtitles | لا ليس هناك ارتباك لقد اخذت كوباً من القهوة |
| Bir fincan kahve istedim, Caddenin karşısındaki cafe ye gittim. | Open Subtitles | لقد أردت كوباً من القهوة، فذهبت للعشاء في الجهة المقابلة من الشارع. |
| Haydi koca kız, kalk da bana bir fincan Çay yap. Yola koyulmam lazım. | Open Subtitles | هيا أيتها الفتاة العجوز إصنعي لي كوباً من الشاي علي أن أنطلق |
| Bu sana bir fincan kahve ısmarlayamayacağım manasına da gelmiyor ama, değil mi? | Open Subtitles | هذا لا يعني أنني لا أستطيع أن أشتري لكِ كوباً من القهوة، برغم ذلك، صحيح؟ |
| Her parmağına bir tane alırsın, bir yandan da kahveni yudumlarsın. | Open Subtitles | والتي بإمكانك أن تضع واحدة في كل إصبع ولا تزال تحمل كوباً من القهوة |
| Bir şişe de şarap açsın ama kahya sadece bir kadeh getirmiş olsun ki paylaşalım. | Open Subtitles | ويقوم بفتح زجاجة من النبيذ لكن كبير الخدم يجلب لنا فقط كوباً واحداً, لذلك لدينا من يشاركنا |
| Çok sıcak. Buzlu kahve ister misin? Buzlu kahve yapacağım. | Open Subtitles | الجو حار أتود قهوة مثلجة سأعد كوباً من القهوة المثلجة |
| Böyle bir şey yapabilir misiniz... birine böyle bir kupa alıp, daha sonra istifa etmek? | Open Subtitles | هل مسموح بأن تشتري لأحد كوباً ثم تستقيل؟ |
| Elindeki plastik bardağa paralarını dolduran şişko karılar gibi olacağım. | Open Subtitles | أشعر كمــا لو كنت واحدة من هــؤلاء الــسيدات البدينــات تُلقي أرباعاً من الدولارات فى كوباً كبير |