| - Evet, gemiye bindiğin gece limana bunu sana söylemek için gelmiştim. | Open Subtitles | أجل, الليلة التي ذهبتِ فيها على تلك الرحلة قصدتُ الميناء لأخبركِ بذلك |
| - İşlerimin erken bittiğini söylemek için. | Open Subtitles | لأخبركِ بأنني أنهيت عملي باكرًا لم يخبروني بذلك |
| Aslına bakarsan buraya seni takip etmem için beni tutan adamı bulduğumu söylemeye gelmiştim. | Open Subtitles | لقد أتيتُ لأخبركِ أني قد عثرتُ على الرجل الذي إستأجرني لمراقبتكِ |
| - Doğrusunu söylemek gerekirse bir ata tutunmaktan fazlasını yapamayacak kadar zayıftım. | Open Subtitles | لأخبركِ الحقيقة أنا كنت أضعف بكثير من تدليل الحصان |
| İçimde bunun son mektubum olacağına dair bir his var çünkü sana söyleyecek son bir şeyim kaldı. | Open Subtitles | و لكني لديَّ شعور أن هذه هي آخر رسالة، لأنه لم يتبقى سوى أمر واحد أخير لأخبركِ به، |
| - Hiçbir şey anlamıyorum. - Sana anlatacak vaktim yok. | Open Subtitles | لا أفهم شيئاً ليس لدى وقت لأخبركِ |
| Sadece her şeyin yolunda olduğunu söylemek için aradım. | Open Subtitles | لقد اتصلتُ بكِ لأخبركِ أن كل شئ على مايرُام |
| Üzgünüm. Sana söylemek için doğru bir zaman arıyordum. | Open Subtitles | أنا آسف كنت أبحث عن الوقت المناسب لأخبركِ |
| Sana söylemek için bir yol bulmaya çalıştığım bir şey | Open Subtitles | شيء كنت أحاول أن أجد طريقةً ما لأخبركِ به |
| Bu rengin dünyadaki en kötü renk olduğunu söylemek için kötü bir zaman mı? | Open Subtitles | إذن,أهذا وقت سئ لأخبركِ بأن هذا اللون هو أسوأ لون في الكون؟ |
| Bunu söylemek için neden bu kadar beklediğimi anlayacaksın. | Open Subtitles | ستلاحظين أنّني أنتظر حتّى الآن لأخبركِ بهذا |
| Üzerinde çalıştığımız şeyin işe yaradığını sana söylemek için geldim. | Open Subtitles | أتيتُ فقط لأخبركِ أن الشيء الذي تكلمنا عنه قد حصل بالفعل |
| Sana bunu söylemeye geldim. | Open Subtitles | أنظري, أتيت هنا لأخبركِ بذلك فحسب, حسناً؟ |
| Buraya iyi biri olduğumu söylemeye gelmedim. | Open Subtitles | أنا لم آتي إلى هنا لأخبركِ بأنني شخص جيد |
| Buraya sadece kariyerinin en büyük hatasını yapacağını söylemeye gelmiştim ama hayır. | Open Subtitles | أنا على مايرام. أتيت إلى هنا فقط لأخبركِ. بإنك تقومين بعمل أكبر غلطة في حياتكِ العملية، |
| Doğrusunu söylemek gerekirse bir güreş müsabakasına gittim. | Open Subtitles | لأخبركِ الحقيقة، ذهبتُ لمباراة مصارعة |
| Doğruyu söylemek gerekirse, ben seni terketmeye calıştım, | Open Subtitles | لأخبركِ الحقيقة، أنا حاولتُ أن أترُككِ، |
| Doğruyu söylemek gerekirse, hiçbir fikrim yok. | Open Subtitles | لأخبركِ الحقيقة، لاأملكُ أدنى فكرة |
| sana söyleyecek daha nelerim var, bir bilsen. | Open Subtitles | لدي المزيد من الأشياء السيئة لأخبركِ بها |
| Sana anlatacak çok şeyim var. | Open Subtitles | لدي الكثير لأخبركِ به |
| Sana kilisede aynı sırayı paylaşan porsuk ve kokarcanın hikayesini anlatacağım. | Open Subtitles | لديك قصة لأخبركِ بها حول هذا الحيوان الأبوسوم والظربان الذي شاركني مقعد في الكنيسة |
| Biliyorum, ve Sana söylenecek bir şey olsaydı söylerdim ama yok, tamam mı? | Open Subtitles | أعرف، وأذا كان هناك شيءٌ لأخبركِ به فسوفَ افعل، لكن لا يوجدُ شيء، حسناً ؟ |