| Her ne kadar çok ufak ve gösterişsiz bir canlı olsada bu yaratık inanılmaz, çünkü bu devasa resif yapıların içinde toplanabilir | TED | بذلك ، وإن كان مخلوق صغير جدا ومتواضع جدا، هذا المخلوق لا يصدق، لأنه يمكن أن يكتل في هذه الهياكل الضخمة المرجانية، |
| "Keyif" aldım derken, ki orası için tuhaf bir kelime, çünkü hiç kimse başkasının acısı veya sıkıntısından keyif almayı düşünmez. | TED | وحين أقول أني استمعت إنها كلمة غريبة يمكن استخدامها لأنه لا أحد يريد التفكير في أي شخص وهو في ألم شديد |
| çünkü şu anda yapay zekâ konusunda çok fazla aşırılık var. | TED | لأنه حالياً، هناك الكثير من التطرف عندما يتعلق الأمر بالذكاء الاصطناعي. |
| Hükûmetlere ve vergi mükelleflerine de fayda sağlar. çünkü, ilaç sektöründeki yenilikçi çalışmalar için kalıcı bir kaynak yaratır. | TED | كما يفيد الحكومات أو دافعي الضرائب، إذا أردت، لأنه يخلق مصدرا دائما للإبتكار الصيدلاني الذي سيكون موجودًا في المستقبل. |
| Şu anda fosil yakıtlar kullanıyoruz çünkü onları bulmak kolay ve bunu yapabiliyoruz. | TED | حالياً نحن نحرق الوقود الأحفوري لأنه من السهل العثور عليه، ولأننا نستطيع ذلك. |
| Çoğunuzun bildiği gibi, bu sorun değil çünkü bu noktayı silebilirim. | TED | لا توجد مشكلة كما يعلم معظمكم لأنه بامكاني مسح تلك النقطة |
| Ya da ev ödevini araştırmayı bilmeyen bir çocuk çünkü bilgiye erişimi yok. | TED | وفي طفل لا يستطيع حل واجباته المنزلية، لأنه لا يستطيع الحصول على المعلومات. |
| Şimdi daha da ilginç bir resimle karşılaşacaksınız, çünkü şimdi şempanzelarden biri beslendi. | TED | والآن سترون صورة أكثر إثارة للاهتمام، لأنه أحد هذين الشمبانزيين قد تم إطعامه. |
| Bu bağlamda, fiziğin kanunları karanlık enerji miktarını gösteren sayıyı açıklayamaz, çünkü aslında tek bir sayı yok, pek çok sayı var. | TED | في هذا السياق قوانين الفيزياء لا تستطيع تفسير رقم واحد من الطاقة المظلمة لأنه لا يوجد رقم واحد هناك العديد من الارقام |
| çünkü benim de oldukça ilgimi çeken fobiler üzerindeki araştırmasını yeni bitirmişti. | TED | لأنه اشتغل لمدة طويلة عن الفوبيات وهي مسألة أنا جد مهتمٍ بها |
| Yolun uzunluğu önemli değil, çünkü yol uzadıkça, biyoyakıt ekim alanı da artar. | TED | طول الطريق غير مهم، لأنه كلما طال الطريق، كلما زادت زراعة الوقود الحيوي |
| Bunu biraz anlatır mısın? çünkü çok fazla insanın dikkatini çekti. | TED | هل يمكنك أن تحدثينا عنه، لأنه لفت انتباه كثير من الناس؟ |
| Babasını hiç tanıyamamıştı, çünkü babası annesi ona hamile iken çekip gitmişti. | TED | لم يتعرف على والده ابدًا لأنه تركهم عندما كانت والدته حاملاً به |
| Bizim yapamayacağımız kadar karmaşık ama doğal kaynağından elde edebiliriz. Ediyoruz da çünkü en güçlü antibiyotikler arasında yer alıyor. | TED | إنه أمر معقد للغاية، ولكن نستطيع الحصول عليه من مصدره الطبيعي، ونحن نفعل ذلك، لأنه أحد أقوى المضادات الحيوية لدينا. |
| Ben bunu seçtim çünkü 1973'idi ve Kanarya Adaları için büyük bir plandı. | TED | لقد اخترت هذا لأنه كان سنة 1973م، وإنه مخطط رئيسي لأحد جزر الكناري. |
| Bu işte kendi payları olmadığı için insanlar geri dönmüyorlardı. | TED | لن يرجع الناس لأنه ليست لديهم أي مصلحة من ذلك. |
| Mezar taşı yoktu, o yüzden insan mezarı değildir diye düşündüm. | Open Subtitles | فكرت أنه لم يكن قبراً بشرياً لأنه لم تكن عليه علامة |
| Şu anda yaşadığımız zorluğun sorumlusu olduğunuzu bilmiyor da ondan. | Open Subtitles | لأنه لا يعرف إلى أى مدى أنت سبب مشكلتنا الحالية |
| Sonuç olarak -- bu yöntemin işe yaramasının sebebi -- insanlar robotlarla iletişim kurarken yine insan gibi davranıyorlar. | TED | وخلاصة القول السبب في ان هذا يعمل لأنه تبين الناس تتصرف تماما مثل الناس حتى عند التفاعل مع روبوت |
| Belki de sen bana kendinle ilgili hiçbir şey anlatmadığın içindir. | Open Subtitles | ربما لأنه لم يسبق لك أن أخبرتني بأي شيء شخصي عنك |
| cunku o an artik Tony'in isminde bir damga yoktu. Orada oturan sadece ikimizdik. | TED | لأنه في تلك اللحظة، وليس هناك علامة بأسم توني؛ نحن مجرد اثنين نقف أمامها. |
| O, göğsünüzden geri çekilen havadır; zira kendini ciğerlerinizde güvende hissetmez. | TED | هو الهواء ينسحب من صدرك لأنه لا يشعر بالأمان في رئتيك. |
| * Bir meleğin kollarındasın şimdi * - çünkü, sanırım öyle gerekiyordu. | Open Subtitles | سالــي لم تستطــع أن تتحمــل هذا فغادرت فقط لأنه كان عليهــا ذلك |