| 72.caddenin güneyinde asla bulunmadığımı söylemeye yüreğim dayanmazdı. | Open Subtitles | لم يكن لدى قلب لإخبارها سآخذ الجنوب الغربى ، سبع ثوان |
| Tam kendimi ona söylemeye hazırlamıştım ki, sen aradın ve sana hâlâ Yunanistan'da olduğumu söylediğim için kendimi suçlu hissettim. | Open Subtitles | كنت جاهزاً لإخبارها ثم اتصلتي أنتِ ثم أشعر بالذنب أنني أوهمتك بأنني لازلت في اليونان |
| Sağolasın ki er ya da geç Söylemek zorunda kalacaktık. | Open Subtitles | الآن و بفضلك سنضطر لإخبارها عاجلا قبل آجلا |
| Ona tek başına yaşamak istediğini söyleyecek kadar erkek olmak zorundasın. | Open Subtitles | يجب أنْ تكون رجلاً كفاية لإخبارها أنّك تريد العيش وحدك |
| Geri dönmem gerektiğini ve bunun NTAC için de iyi olduğunu söyleyeceğim. | Open Subtitles | اذا أظن أنني سأضطر لإخبارها أنني سوف أعود و بشكل دائم |
| Ayrıca bu da. Avukattan. Ona söyleme vakti geldi. | Open Subtitles | وهذا من المحامي أيضا لقد حان الوقت لإخبارها |
| Ona yaşadığını gösterecek herhangi bir işaret göstermesini söylemen gerek. | Open Subtitles | أحتاجك لإخبارها لإظهارنا بعض العلامة... أيّ شئ... بأنّها في هناك. |
| Ona söylememen gereken bir şeyi söylemeyi düşünüyor olmayasın? | Open Subtitles | لاتخططين لإخبارها بما لايتفرض بك، صحيح ؟ |
| Evet, tamam. Evet, ona kibarca söylemenin bir yolunu bulacağım. | Open Subtitles | أجل, حسناً أجل, سأجد طريقة رقيقة لإخبارها |
| O zaman sanırım, ondan sakladığın sırları anlatmak zorunda kalacağım. | Open Subtitles | وإذاً أظنني سأضطر لإخبارها عن السر الذي تخفيه عنها |
| Ona boşanmanın sonuçlandığını söylemeye hazır mısın? | Open Subtitles | هل أنت جاهز لإخبارها بأن أوراق الطلاق أُتمت؟ |
| Ona tersini söylemeye de niyetim yok. | Open Subtitles | لا أميل لإخبارها أياً كان |
| söylemeye gidiyorum. | Open Subtitles | انا ذاهب لإخبارها |
| Şimdi sayende çok daha erken Söylemek zorundayız. | Open Subtitles | الآن و بفضلك سنضطر لإخبارها عاجلا قبل آجلا |
| - İşte ondan, Annabeth ona Söylemek için uygun bir zaman olmadığını söyledi. | Open Subtitles | لذا آنابيث لا تعتقد بأن هذا سَيَكُون وقت جيد لإخبارها |
| Gidip ona yanıldığını Söylemek zorundayım. | Open Subtitles | لذا الآن علي الذهاب لإخبارها أنها مخطئة. |
| Aşık olduğum zaman ona söyleyecek cesaretimin olamayacağını bilmiyordum. | Open Subtitles | لم أكن أعلم أنني وقعت بالحُب، ولم تكن لديّ الشجاعة لإخبارها. |
| Ona çok şey söyleyecek şekilde eğitilmiştim. | Open Subtitles | دُربت لإخبارها الكثير من الأشياء |
| Eğer ona bunu söyleyecek bir yol bulursanız... | Open Subtitles | إن كان بإمكانك فقط إيجاد طريقة لإخبارها |
| Ben sadece ona gidip iyi iş çıkarttığını söyleyeceğim. | Open Subtitles | سأقوم فقط بـ.. بالذهاب لإخبارها بإنها قامت بعملٍ جيد. |
| Nasıl söyleyeceğim diye kendini yiyordun. | Open Subtitles | لقد كنت تعذب نفسك بينما تحاول إيجاد طريقة لإخبارها |
| - Ona bir şey söyleyeceğim. - Sola 2 adım at. | Open Subtitles | لدي شيء لإخبارها خذ خطوتين إلى يسارك |
| Ayrıca bu da. Avukattan. Ona söyleme vakti geldi. | Open Subtitles | وهذا من المحامي أيضا لقد حان الوقت لإخبارها |
| Ona söyleme fırsatın olmadı. | Open Subtitles | لم أحظ بفرصة لإخبارها. |
| Ona fişi çekeceklerini söylemen gerek. | Open Subtitles | أحتاجك لإخبارها بأنّهم سيسحبون السدادة. أحتاجها إلى... |
| Ne oldu? Ona söylememen gereken bir şeyi söylemeyi düşünüyor olmayasın? | Open Subtitles | لاتخططين لإخبارها مالايفترض بك، صحيح ؟ |
| Gerçeği söylemenin zamanı geldi diye düşündüm. | Open Subtitles | أعتقدت أنه كان الوقت المناسب لإخبارها الحقيقة. |
| Eğer ona söylemezsen, ben Söylemek zorunda kalacağım ve bana inanmayacak. | Open Subtitles | لو لم تخبريها، فسأضطر لإخبارها ولن تصدقني |