| Yani kafalarınıza bakmak için bunun iyi bir zaman olduğunu düşündüm. | Open Subtitles | لذا أعتقد أن الوقت ملائم الآن لإلقاء نظرة خاطفة إلى أدمغتكم |
| Daha sonra belgelere bakmak için muhabirleri davet ettik. | TED | لاحقاً، قمنا بدعوة المراسلين الصحفيين لإلقاء نظرة على الوثائق. |
| McKay ilginç ölçümler alıyor, o yüzden daha yakından bakmaya gidiyoruz. | Open Subtitles | مكاي يتلقى قراءات غريبة لذا نحن سنقترب لإلقاء نظرة أقرب |
| Birkaç teklif aldık. Daha bakmaya zamanım olmadı. | Open Subtitles | وجدت بعض العروض البدائية, لم أجد الوقت لإلقاء نظرة بعد |
| Buraya beni televizyonuna bakmam için mi çağırdın? | Open Subtitles | طلبت مني المجىء لإلقاء نظرة على تلفزيونك؟ |
| Şuna yakından bakmam gerekecek. - Şu örümceğe. - Hayır. | Open Subtitles | سأحتاج لإلقاء نظرة فاحصة على هذا العنكبوت هنا. |
| - Hayır. Sadece bir bakalım dedik. | Open Subtitles | لا ، سنتوقف لإلقاء نظرة عن كثب فحسب |
| Geri Dönüşte Darülacezeye Uğradım Sadece Şöyle Bir Bakmak İçin | Open Subtitles | و أنا في طريق عودتي ذهبت إلى الإصلاحية فقط لإلقاء نظرة عليها |
| Gidip bakmak için gerçekten vaktim yok. | Open Subtitles | حقاً ليس لدي الوقت لإلقاء نظرة عليه ، حسناً ؟ |
| Çok rahatsız edici bir durumdu ben de şeyhin odasına bakmak için hizmetçi kızın anahtarını kendi yararıma kullandım. | Open Subtitles | كان الأمر مقلقاً، لذا نفعت نفسي ببطاقة دخول خادمة لإلقاء نظرة في أرجاء جناحه |
| Daha yakından bakmak için durunca gördükleri karşısında biraz kafayı sıyırmış. | Open Subtitles | لكن في الميل الثالث توقف لإلقاء نظرة لقد صدم بشدرة عندما علم بأن هذا الرجل قد إنتهى أمره |
| Er ya da geç, yakından bakmak için oraya girmemiz gerekecek. | Open Subtitles | ولكن هناك فقط الكثير مما يمكن القيام به. عاجلا أو آجلا، نحن ستعمل للذهاب لإلقاء نظرة فاحصة. |
| Herkes bakmak için otobüsten indi. | Open Subtitles | فخرجنا جميعا لإلقاء نظرة على الجوار |
| Kliniğin camından seni gördüm ve sana bakmaya çıktım. | Open Subtitles | لقد رأيتك من نافذة العيادة و أنت تدخل وبعد ذلك ذهبت لإلقاء نظرة |
| Ağırlık binebilecek hareketler yapmak için yeterince iyileştiğim zaman arabaya bir teleskop koyduk ve dağlara doğru yol aldık, Hale-Bopp kuyruklu yıldızına bakmaya. | TED | عندما أصبحت أخيرًا معافاة بما فيه الكافية للقيام بأنشطة حمل الأثقال، رفعنا تلسكوبًا في السيارة واتجهنا نحو الجبال لإلقاء نظرة على مذنب هيل بوب |
| O şapkanın altına bakmaya yetkin yok. | Open Subtitles | لا تملكين ترخيصاً لإلقاء نظرة عليه. |
| suna yakindan bakmam gerekecek. - su örümcege. - Hayir. | Open Subtitles | سأحتاج لإلقاء نظرة فاحصة على هذا العنكبوت هنا. |
| Suç mahaline bir daha bakmam lazım. | Open Subtitles | أنا بحاجة لإلقاء نظرة أخرى على مسرح الجريمة |
| Sandık tarayıcılarına bakmam gerek. | Open Subtitles | أحتاج لإلقاء نظرة على نُسخ أوراق الاقتراع. |
| O zaman gidip şu kadına bir bakalım. | Open Subtitles | إذن دعنا نذهب لإلقاء نظرة عليها. |
| - Mac'e sert bir görünüm verme vakti geldi. | Open Subtitles | -لقد حان الوقت لإلقاء نظرة فاحصة على نظام "ماكنتوش ". |
| Polisleri aradım ve sonra şöyle bir göz atmak için kapıya gittim. | Open Subtitles | اتصلت برجال الشرطة ومن ثم ذهبت لإلقاء نظرة خاطفة من خلال الباب |