| Ayrıca serum takılıydı, fazla uzağa gitmiş olamaz. Çok asabiydi. | Open Subtitles | وكان لديه مصل، لذا لايمكنه أن يكون قد ابتعد كثيراً |
| O olamaz. O artık öyle değil. | Open Subtitles | لايمكنه أن يكون نورمان هو لم يعد كذلك بعد الان |
| Fazla uzaklaşmış olamaz. Onu bulacağız. | Open Subtitles | تعمل تحت ادارة المأمور لايمكنه الابتعاد, سنقوم بايجاده |
| Benim kristal kalbim size yardım edemez. Onu kullanacak güce sadece ben sahibim. | Open Subtitles | قلبى الماسى لايمكنه مساعدتكم أنا فقط التى لديها القدرة لإستخدامه |
| Bir adam güçle birleştiğinde bir şey yok edemez onun yerine, kendisini yok eder. | Open Subtitles | عندما يقابل الرجل قوة لايمكنه تدميرها فهو يدمر نفسه بدلاً منها |
| Yo, yo. Bunu yapamaz. Bu benim balayım. | Open Subtitles | اوه, لا,لا, لايمكنه عمل هذا, هذا عيد شهر العسل. |
| Pasaportunu onaylatmak zorunda. Zamanında yapamaz. | Open Subtitles | يجب عليه تصديق جواز سفرك لايمكنه ترحيلك حالا. |
| Lisans diğer yazılıma bok atamaz. | Open Subtitles | وهذا الترخيص لايمكنه ان يلوث البرمجيات الاخرى |
| Bu sabah kafasını ölçtüm. - Ben kartta olamaz. Sadece aile üyeleri. | Open Subtitles | قست رأسه بين لايمكنه ان يكون في البطاقة ,فقط للعائلة |
| Hızlı ve beş alanda başarılı. Bu çocuk yanlış karar olamaz. | Open Subtitles | لاعب "خمس مواهب" حقيقي ويملك السرعة شاب لايمكنه أن يفقد الأمل |
| Bütün simulasyonlar parametrelere dayanır, ...programlanmış senaryo bu koşulların ötesinde var olamaz. | Open Subtitles | كل المحاكات تتطلب عوامل ظروف بعدها السيناريو المبرمج لايمكنه أن يستكمل |
| Bin Fransız yanılıyor olamaz mı? | Open Subtitles | بأن الف رجل فرنسي لايمكنه ان يكون على خطئ؟ |
| Eğer bir anlık gözüne iliştiysen ne gördüğünden emin olamaz. | Open Subtitles | إذا كان قد رأى ,لمحة منك , لايمكنه التأكد مما رأى |
| O, gerçekçi olmak gerekirse, hiçbir şeyde başarılı olamaz. | Open Subtitles | بشكل واقعي , لايمكنه الوصول إلى أي شيء في حياته |
| Atı dışarıda yani uzağa gitmiş olamaz. | Open Subtitles | حسناً,جواده في الخارج لذا لايمكنه ان يكون قد ابتعد |
| Naim, canım benim, hala sakinleştiricinin etkisinde. Hareket edemez. | Open Subtitles | ناجيم حبيبى , أنه ما زال تحت تأثير المخدر لايمكنه التحرك |
| Ortaya çıksa bile hepimizle tek başına mücadele edemez. | Open Subtitles | , حتى إذا هو ظهر هو لايمكنه التعامل معنا كلنا لوحده |
| Kendisi de davada bir tanık olduğu için, kesinlikle kendisini temsil edemez. | Open Subtitles | بالنسبة لكونه شاهد, لايمكنه أن يكون هنا على أية حال. |
| Elimde Başkan'dan imzalı belge var! Bunu yapamaz! | Open Subtitles | لدى وثيقة من الرئيس لايمكنه ان يفعل بي هذا |
| bütün bu aşı kayıtlarını dosyalabilirsin... hayır,yapamaz. | Open Subtitles | أنت يمكن أت تعيد كل ملفات التلقيح لا لايمكنه |
| Zatara bile bunları yapamaz ki babamın yapabildiklerinin yanında ben bir hiçim. | Open Subtitles | , زيتارا لايمكنه حتى ان يفعل كل ذلك وأنا بعيدة جدا على مستوى أبي |
| Sözleşmen var. Seni işten atamaz. | Open Subtitles | بينكم عقد لايمكنه فصلك |