Buna inanmıyorum. Bunun için çok uğraşmıştım. | Open Subtitles | أنا فقط, لا أصدق ما يحصُل لقد عملتُ جاهِدة من أجل إنجاح هذا |
Bakın. Buna inanmıyorum. | Open Subtitles | انظروا ، لا أصدق ما أرى |
Buna inanamıyorum. Bir hata olmalı. | Open Subtitles | لا أصدق ما فعله لابد أن هناك خطأ |
Ne isterse yapabileceğini zannediyor Buna inanamıyorum. | Open Subtitles | من يعتقد نفسه؟ لا أصدق ما يحدث لي |
Sana inanamıyorum. Anlaşma yapmıştık. | Open Subtitles | لا أصدق ما فعلتيه، لقد كان لدينا اتفاق |
Sana inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أصدق ما تفعلين |
Ben yaptığım şeye inanamıyorum. Bu hâle nasıl geldim, inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أصدق ماذا فعلت لا أصدق ما الذي أصبحت عليه |
Çok nazik yaklaştı. Yapmak üzere olduğum şeye inanamıyorum. | Open Subtitles | كان لطيفاً جداً حيال الأمر لا أصدق ما كنت على وشك فعله |
Bu olanlara inanamıyorum ne yani hepiniz dışarı çıkmaktan korkuyor musunuz? | Open Subtitles | لا أصدق ما يحدث، الكل خائف من الذهاب للخارج الآن ؟ |
Buna inanmıyorum. | Open Subtitles | لا أصدق ما يجري |
Buna inanmıyorum. | Open Subtitles | لا أصدق ما أرى |
Buna inanamıyorum. Silahta parmak izleri var. | Open Subtitles | أنا لا أصدق ما يحدث - بصماته كانت على ذلك السلاح - |
Buna inanamıyorum! | Open Subtitles | لا أصدق ما يحدث |
Sana inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أصدق ما أسمع |
Sana inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أصدق ما فعلته |
Ona ''Plastik torbalı Bali'' konuşmasını yaptık ve çok iyi bir insan olduğundan şöyle dedi: (adamın sesini taklit ederek) ''Söyleyeceğim şeye inanamıyorum ama size gümrük ve göçmenlik biriminde imza toplamanız için yetki vereceğim. | TED | وألقينا عليه خطاب "بالي، جزيرة الأكياس البلاستيكية"، وكونه في غاية اللطف. قال، [تقليد صوت الرجل] لا أصدق ما أنا على وشك أن أقول، ولكن سأعطي الإذن بالسماح لكم بجمع التواقيع من خلف مكاتب الهجرة والجمارك. |
Az önce gördüğüm şeye inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أصدق ما رأت للتو |
Kahrolasın! Bunu yaptığına inanamıyorum. | Open Subtitles | اللعنة عليك يا جينو أني لا أصدق ما تفعله؟ |