| Ivan, ikinci perdenin ne kadar kötü olduğunu söylememizin başka bir yolu yok. | Open Subtitles | إبفان إيفان لا توجد طريقة أخرى لقول هذا لدينا مشكلة في المشهد الثاني |
| Ne bulursak test edeceğiz ama sapla samanı ayırmanın bir yolu yok. | Open Subtitles | سنفحص ما لدينا لكن لا توجد طريقة جيدة لفصل الغث عن الثمين |
| Kilitleme mekanizmasındaki vites kutusunu devre dışı bırakmaksızın hareket halindeyken kapıları açmanın hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | ودون تعطيل علبة تروس من قفل آلية. لا توجد طريقة هذه الأبواب تفتح بينما الترام يتحرك. |
| Senden şuna bir göz atmanı istiyorum, çünkü bu şeyin canlı olmasına imkan yok. | Open Subtitles | أريدك أن تلقي نظرةـ لأن لا توجد طريقة لتكون هذه الأشياء على قيد الحياة |
| Bu sırada, senin gibi hayırsever birinin şehirde kedileri kepçelemek, çorbaları kısırlaştırmak gibi gönüllü işler yapıyor olmasının imkanı yok. | Open Subtitles | في الوقت الراهن لا توجد طريقة لمحسنة مثلك الا تكون تتطوع في كل أنحاء المدينة |
| Bir insanın başını kopartmadan kanının akıtılmasının, daha hızlı bir yolu yoktur. | Open Subtitles | لا توجد طريقة أسرع لجعل آدمي ينزف دماً دون قطع رأسه |
| Bir cami, veya ibadet eden birini gösterebilirsiniz, fakat, İslam'ı tam anlamıyla tasvir etmenin bir yolu yok. | TED | يمكنك عرض مسجد، أو يمكنك عرض مصلين، لكن لا توجد طريقة مباشرة لتصوير الإسلام. |
| Yani kendi zamanımıza dönmenin hiç bir yolu yok mu? | Open Subtitles | إذاً لا توجد طريقة في الكتاب عن كيفية عودتنا لوقتنا السابق؟ |
| Sadece çıkıp söylemek vereceksiniz bana bu yüzden bu kırmak için kolay bir yolu yok. | Open Subtitles | لا توجد طريقة سهلة لاخبارك بهذا لذا سأقوله مباشرة |
| Adam bunu sormanın kolay bir yolu yok ama birisi bugün iğneni çöpte buldu. | Open Subtitles | أدم لا توجد طريقة لكي أسألك عن هذا ولكن أحداً ما وجد إبرتك اليوم في النفايات |
| Bunu söylemenin kolay bir yolu yok. Öylece söylüyorum o yüzden: | Open Subtitles | لا توجد طريقة سهلة لقول هذا , لذا فقط سأقوله |
| Bugün parmağını eldivene sokabilmenin hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | لا توجد طريقة يمكننا بها أن نضع أصبعكَ في القفاز اليوم |
| Savlarını kanıtlayacak hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | لا توجد طريقة البتّة لها كيّ تُثبت إدّعائاتها |
| Lanet olsun. Bu kodları uydu bandına uydurmanın hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | سحقاً، لا توجد طريقة لجعل هذا التشفير يتناسب مع النطاق الترددي للقمر الصناعي |
| Burada bizi görmelerine imkan yok. | Open Subtitles | لا توجد طريقة لعينه ,يستطيعوا بها رؤيتنا من هنا0 |
| Bir daha, tutuklanmadan oraya girmemizin imkanı yok. | Open Subtitles | ومجدداً، لا توجد طريقة لنا للعودة إلى الداخل دون أن نتعرض للإعتقال. |
| En eski arkadaşın tamamen gidecekse veda etmenin bir yolu yoktur. | Open Subtitles | حين يتركك أقدم أصدقائك للأبد، لا توجد طريقة ملائمة للوداع |
| Buraya ne yapmaya geldiğimi anlamana imkân yok. | Open Subtitles | لا توجد طريقة لجعلك تفهمين ما اتيت من اجله |
| Evet adamın bu kapağı içeriden açma imkânı yok. | Open Subtitles | أجل، لا توجد طريقة يمكنه أن يفتح هذا الباب من الداخل. |
| Ancak bunu çözmek için bir yol yok. | TED | ولكن لا توجد طريقة واحدة لحل تلك المشكلة. |
| Neler olduğunu bilmiyorum ama bunun normal bir durum olmasının mümkünü yok. | Open Subtitles | فــــنـــيًــــا حسنًا ، إسمعوا أنـا لا أعرف ما الذي حصل لكن لا توجد طريقة ليكونَ هذا طبيعيًـا |
| Annen olmak istiyorum sanki, ama bu delice çünkü senin annen olabilmemin mümkünatı yok. | Open Subtitles | أريدُ أن أكون والدتُكِ وهو أمر جنوني لانهُ لا توجد طريقة يمكنني أن أكون بها والدتكِ |
| Cesedin kimin olduğunu öğrenmemizin başka yolu yok. | Open Subtitles | لا توجد طريقة لمعرفة هوية الضحية غير هذا الهاتف |
| Mutlak gerçeğe ve insanoğlunun cevap aradığı sorulara ışık tutacak kesin kanıtlara ulaşmanın hiçbir yolu yoktu. | Open Subtitles | لا توجد طريقة لإيجاد حقيقة مطلقة، حجة ثابتة قد تفيد بالإجابة على أسئلة البشرية |
| Fark ettim ki, bütün o titremeler, aslında bana bir şey öğretmişti: Hayatta, mutluluğa giden kısa yol yok. | TED | وأدركت أن كل هذا الارتجاف قد علمني شيئًا: في الحياة، لا توجد طريقة مختصرة للمتعة. |