| Kahramanı oynamanın bir anlamı yok. Bana megafonu verin. | Open Subtitles | لا جدوى من تقمص شخصية البطل، سلّمني مكبر الصوت |
| Uygun zamanda karşılaşırsam hoşlanacağım biriyle, geçici olarak çıkmamın bir anlamı yok. | Open Subtitles | لا جدوى من مواعدة أحد قد يروقني لو إلتقيته في الموعد المناسب لكنه الآن لن يمثّل لي شيئاً سوى مرحلة إنتقالية |
| Ev sahibiniz bile dışarıda, sesini duyurmaya çalışmanın hiç bir anlamı yok. | Open Subtitles | حتى صاحبة السكن غادرت لذا لا جدوى من صراخك |
| İşveli sözlere hiç Gerek yok. Onunla yaşamak bir cehennemdi. | Open Subtitles | لا جدوى من المجاملة، لقد كان العيش معها محض جحيم. |
| Yani, burada boşuna yer kaplamanın anlamı yok, değil mi? | Open Subtitles | حسنا، لا جدوى من مجرد أخذ مساحة هنا، أليس كذلك؟ |
| Arkasından ağlamanın bir faydası yok Yapabileceğin hiç bir şey yok. | Open Subtitles | لا جدوى من البكاء أكثر من ذلك, لا شيء يُمكنكَ فعله. |
| iyi, arkadaşlarını korumanın hiçbir yararı yok. | Open Subtitles | حسناً, لا جدوى من محاولةالتغطية على أصدقائك |
| Sunagakureli bir takımla savaşmamızın bir manası yok. | Open Subtitles | لا جدوى من قتال مشاركي قرية الرمل مع بعضهم |
| Eğer kalbimi izleyemeyeceksem bir devleti yönetmenin hiçbir anlamı yok. | Open Subtitles | لا جدوى من تنصيبي رئيس للدولة إذا كان يعني أني لا أستطيع أن اتبع قلبي |
| Pekala, hiç üyemiz yokken nota kağıtlarını düzenlemenin bir anlamı yok. | Open Subtitles | حسناً لا جدوى من ترتيب اوراق الأغاني إذا لم يكن لدينا أية أعضاء |
| "Bayan X"in kim olduğunu sormanın bir anlamı yok sanırım. | Open Subtitles | لا جدوى من الســؤال من قد تكون هذه السيّدة اكس، افترض. |
| Ama hepimiz, ben de dahil birlik içinde çalışmaya istekli değilsek, bu yolculukta ilerlememizin bir anlamı yok. | Open Subtitles | لكن لا جدوى من مواصلتنا إلاّ في حال التزامنا جميعاً بما يشملني بالعمل المنسق |
| Sanırım gerekmiyorsa polise gitmenin bir anlamı yok. | Open Subtitles | أعتقد أنه لا جدوى من الأعلان عن الأمر إذ لم نكن مضطرين |
| O yüzden güçlü ya da cesur durmanın bir anlamı yok. | Open Subtitles | لا جدوى من المحاولة بأن تكوني قوية وشجاعة |
| Böyle bir zamanda sinir krizi geçirmenin de bir anlamı yok. | Open Subtitles | لا جدوى من غضبك هكذا فى هذة اللحظات |
| İşin bittiğini söyledi. Oyalanmaya Gerek yok. | Open Subtitles | قال أن المهمة انتهت وقال انه لا جدوى من البقاء |
| Artık oyun oynamaya Gerek yok, değil mi? | Open Subtitles | لا جدوى من التظاهر بعد الآن . أليس كذلك ؟ |
| Artık Anand'ın artık burada kalmasına Gerek yok, ne dersin, Tanvi? | Open Subtitles | لا جدوى من وجود آناند هنا أكثر من ذلك أليس كذلك يا تانفى ؟ |
| Faydası yok, boşuna yakıt harcıyoruz, efendim. | Open Subtitles | لا جدوى من ذلك , يا سيدى نحن نستهلك الوقود بدون فائدة |
| Haklısın, anlamsız, herşey boşuna, bardağımı bile bulamadım. | Open Subtitles | أنتَ محقّ، لا جدوى من شيئ لا أعثر حتّى على كوبي |
| Kaçmanın bir faydası yok, salak! | Open Subtitles | لا جدوى من الركض أيها الغبي |
| Neden ben diye sormanın bir faydası yok. | Open Subtitles | لا جدوى من السؤال" لماذا أنا ؟" |
| Konuşmanın yararı yok, nasıl hareket edeceğini düşünüyorsun. | Open Subtitles | لا جدوى من الحديث، أنت تفكرين كيف تتصرّفين. |
| Pekala konuyu uzatmanın bir manası yok. | Open Subtitles | حسناً إذاً، لا جدوى من المناورة حول الموضع |
| Sonra fark ettim ki başka biri kaybetmediği sürece kazanmanın hiçbir anlamı yok. | Open Subtitles | ثم أدركت أنه لا جدوى من الفوز إلا إذا كان هناك خاسرٌ. |