| Üzgün olmak zorunda değilsin. Sadece dürüst davranıyorsun. | Open Subtitles | لا داعي لأن تأسفي، فأنتِ تحاولين أن تكوني صادقة معي |
| Sen blues söylüyorsun ama o duyguyu yaşamak zorunda değilsin. | Open Subtitles | أنتِ تغنين البلوز لكن لا داعي لأن تعيشي الكآبه |
| Hayır, benim gibi olmak zorunda değilsin. Ama bundan fazlasısın, evet, daha fazlasısın. | Open Subtitles | لا ، أنت لا داعي لأن تكون مثلي ولكنك أكثر من هذا ، نعم |
| Buradaki askeri operasyonları nasıl yöneteceğimi size bildirmem gerekmiyor, bayan. | Open Subtitles | لا داعي لأن أستشيرك في إدارة العمليات العسكرية لهذه القاعدة |
| Ama, benim için endişelenmenize hiç gerek yok, ben gayet iyi durumdayım. | Open Subtitles | ولكن حقاً، لا داعي لأن تقلق حيالي أنا بأفضل حال |
| Sadece bunu şimdi konuşmak zorunda değiliz. | Open Subtitles | أقول فحسب لا داعي لأن نخوض فى هذا الحديث الآن |
| Ona bunun, antika bir masa olduğunu söyleyeceğim. Nereden geldiğini bilmek zorunda değil. | Open Subtitles | حسناً, سأخبرها أنها طاولة عطار أثرية لا داعي لأن تعرف من أين أحضرتها؟ |
| Teşekkür etmene gerek yok, para ödersen hayır demeyiz tabii. | Open Subtitles | لا داعي لأن تشـكرنا ولكن لو أعطيتنا المال نكون ممتنين |
| Artık, benden bir şey saklamak zorunda değilsiniz. | Open Subtitles | لا داعي لأن تُخبّئوا عنّي أي شيء بعد الآن |
| Sürekli bana bir şeyler almak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لا داعي لأن تشتري لي أغراضاً في كلّ مرّة |
| İyi niyetlisin, biliyorum ama beni avutmak, eğlendirmek ya da rahatlatmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | .. أعرف أن نواياكِ جيدة ولكن لا داعي لأن تنسيني ألمي أو تسلّيني أو تواسيني |
| Her zamankinden daha fazla ukala olmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | حسناً، لا داعي لأن تكون أكثر تعجرفاً من المعتاد. |
| Bunu yapmak zorunda değilsin Javier. | Open Subtitles | فهو رجس من عمل الشيطان ؟ لا داعي لأن تفعل ذلك |
| Evet, böylece kendin için endişelenmek zorunda değilsin artık. | Open Subtitles | أجل، ولذلك لا داعي لأن تقلقي علي بعد الآن |
| Bana karşı iyi davranman gerekmiyor. Aptalın teki olduğumu biliyorum. | Open Subtitles | لا داعي لأن تكوني لطيفة معي لقد تصرفت معك بحماقة |
| Bunun ne olduğunu anlamak için Eskiler'in dilini bilmem gerekmiyor. | Open Subtitles | لا داعي لأن أجيد لغة القدماء كي أفهم معناها |
| Romantik olmaya hiç gerek yok. | Open Subtitles | لا داعي لأن تكوني رومانسة إلى هذا الحد فهمت .. |
| Ama endişelenmene hiç gerek yok çünkü onunla kafa dağıtıyordum. | Open Subtitles | لكن لا داعي لأن تقلق بشأنه, هو كان فتى العلاقة العابرة |
| Dans etmek zorunda değiliz. Konuşsak da kafi. | Open Subtitles | اسمعي، لا داعي لأن نرقص، نستطيع أن نتحادث |
| Ve sonra tuvaletle aramda bir şeyler oldu. Önemli bir şey değil. Bunu konuşmak zorunda değiliz. | Open Subtitles | حصل أمر بيني وبين المرحاض، ليس مهماً، لا داعي لأن نتحدث عن ذلك. |
| Böyle olmak zorunda değil Miguel. | Open Subtitles | لا داعي لأن يحدث لك ذلك ياميغل |
| Devam etmene gerek yok. Korkunç sırların beni ilgilendirmiyor. | Open Subtitles | لا داعي لأن تسترسل ، إن أسرارك المخيفة لا تثير اهتمامي |
| Bana bir şey söylemek zorunda değilsiniz, prenses. Dün gece yeterince duydum | Open Subtitles | لا داعي لأن تخبرنين بأي شيء يا أميرتي لقد سمعت ما يكفي الليلة الماضية |