| Demek istediğim, iş işten geçtikten sonra önlem almaya çalışmanın bir anlamı yok. | Open Subtitles | أعني لا فائدة من تعطيل قنبلة بعد أن000 بعد أن تكون قد إنفجرت |
| Evet ama yarı yolda onlarla iş yapmanın bir anlamı yok. | Open Subtitles | نعم لا فائدة من ان أكون منخرطا بأعمال معهم بشكل جزئي |
| Geri gitmenin bir yararı yok, parlak ışıklara alışsak iyi olacak. | Open Subtitles | الآن لا فائدة من الرجوع للوراء ربما نعتاد عل الأضواء الساطعة |
| Ama hastalar iyi değil. Asla işe yaramaz. | Open Subtitles | لكن لا فائدة من ذلك مع المرضى هذا لا ينجح قط |
| Oyun oynar numarası yapmama da gerek yok, öyle değil mi? | Open Subtitles | لا فائدة من ممارسة لعبة وهمية آخرى أليس هذا صحيحاً ؟ |
| Duvara kafanı vurup durmak işe yaramıyor. Uzun zaman önce aklım başıma geldi. | Open Subtitles | لا فائدة من ضرب رأسك بالحائط، وكان لا بد لي من التعقل منذ زمن طويل |
| Seninle konuşmak bir işe yaramaz diye onun evine gittim. | Open Subtitles | كان بإمكانك التحدث معي لقد ذهبت لأني أعرف بأنه لا فائدة من الحديث معك |
| Hayal kurmanın bir anlamı yok. Çünkü hiçbir şey değişmiyor. | Open Subtitles | لكن لا فائدة من الاحلام لان لاشئ سوف يتغير |
| Haydi, yukarıda kümes gibi odada kalmanın bir anlamı yok. | Open Subtitles | تعالي لا فائدة من البقاء محبوسة بمفردكِ بغرفتك |
| Vasküliti olan birine yeni karaciğer vermenin bir anlamı yok. | Open Subtitles | لا فائدة من إعطاء كبد لإمرأة مصابة بالتهاب الأوعية الدموية أيضاً |
| Eğer ateş edemeyeceksek pozisyona girmemizin bir anlamı yok. | Open Subtitles | ربّما لا لا فائدة من القفز إن كانت أسلحتنا مُعطلة |
| İzlerini kapatmasının bir anlamı yok. | Open Subtitles | لا فائدة من اخفاء اثاره الآن. فذلك سيؤخره فحسب |
| Kaynaklarım bunu çoktan onayladı, yani gerçeği inkâr etmenin bir anlamı yok. | Open Subtitles | ,مصادري قد أكّدت هذا بالفعل لذلك لا فائدة من إنكار الحقيقة |
| Onunla böyle konuşmanın bir yararı yok. Sizi anlamıyor ki. | Open Subtitles | لا فائدة من التحدث إليها هكذا إنها لا تفهم ما تقول |
| Öyleyse görüyorsun, oylamanın bir yararı yok, değil mi? | Open Subtitles | هل رأيتِ لا فائدة من التصويت, أليس كذلك؟ |
| Giyinip süslenip orada oturarak, iş takibinde gibi görünmek işe yaramaz. | Open Subtitles | لا فائدة من الجلوس هناك و أنتِ تبدين كأنكِ تبحثين عن عمل |
| Onunla ilgilenmek işe yaramaz, adam kimseyi umursamıyor. | Open Subtitles | لا فائدة من الإكتراث له، فهو لا يكترث لأيّ أحد |
| Kızılı yeniden görmek çok güzel. Artık saklamaya da gerek yok. | Open Subtitles | من الجيد رؤية الأحمر مجدداً لا فائدة من إخفائه بعد الآن |
| Belli ki senin gözüne girmeye çalışmak işe yaramıyor. | Open Subtitles | يبدو بأنّه لا فائدة من المحاولة للوصول لجانبك الطيّب |
| Anlamıyorsun, Bu pano bir işe yaramaz. | Open Subtitles | ما زلتم لا تدركون الأمر لا فائدة من الخريطة |
| hiçbir faydası yok. | Open Subtitles | لا فائدة من ذلك |
| Babası öldükten sonra kızı kurtarmanın pek bir manası yok. | Open Subtitles | لا فائدة من إنقاذ طفلتك إذا انتهى الأمر بموت أبيها |
| Utangaç olmanın hiçbir anlamı yok bebeğim. Evindesin. | Open Subtitles | لا فائدة من الخجل عزيزتي, انتي في دياركِ |
| Gittiğin yere sırlarını götürmenin bir faydası olmaz. | Open Subtitles | لا فائدة من أن تأخذ أسرارك معك وأنت راحل ثق بي |
| Bu konuda yalan söylemenin anlamı yok, Leon. | Open Subtitles | لا فائدة من الكذب حول هذا الموضوع، (ليون) |