| Ama çok büyük bir piyasa var, insanlar bunu bilmiyor ya da bilmek istemiyor. | TED | ولكن توجد سوقا ضخمة هناك ، والناس لا يعرفون عن ذلك ، أو أنهم لا يريدون أن يعرفوا. |
| İşim çocuklara bakmak, onlar da sizinle olmak istemiyor! | Open Subtitles | من واجبي رعاية هؤلاء الأطفال وهم لا يريدون أن يكونوا معك |
| Belki de bu bulunmak istemeyen casusların yaptıkları bir şeydir. | Open Subtitles | لربّما هذا مثل مهمّة الجواسيس الذين لا يريدون أن يوجدوا تعرفين |
| Kraliçe'nin anlık memnuniyet dünyasının bir parçası olmak istemeyen kişiler. | Open Subtitles | هؤلاء الذين لا يريدون أن يكونوا جزءً من عالم المجاملات الفورية للملكة. |
| Bu yüzden seninle konuşurken görülmek istemiyorlar Diego'ya olanlardan sonra. | Open Subtitles | لذا هم لا يريدون أن تتم مشاهدتهم وهم يتحدثون معك |
| Bazen hareket ederken görülmek istemezler, | TED | أحياناً لا يريدون أن يتحركوا و هم مرئيون |
| İşte, hala utangaç olduklarını görebiliyorsunuz , yüzlerini göstermek istemiyorlar. ama mesajlarını yaymak istiyorlar. | TED | يمكنكم أن تروا أنهم لايزالون خجوليين، إنهم لا يريدون أن يظهروا وجوههم، لكنهم يريدون أن ينشروا الرسالة. |
| gücün sarhoşluğuna kapılmasını istemiyordu. Ona Kral demek istemiyorlardı, çünkü bunun onun veya onu takip eden kişinin aklına fikirler sokmasını istemiyorlardı. | TED | أن يصبح مدمنًا للسلطة. كانوا لا يريدون أن يدعوه الملك تحسبًا من أن يعطيه ذلك أفكاراً أو لمن سوف يخلفه. |
| Köylerin birinde film gösterimindeyken filmi kapattılar. Kadınların haklarını bilmelerini istemediklerini söylediler. | TED | وفي إحدى القرى التي كنا نعرض فيها قاموا بإطفائها قالوا أنهم لا يريدون أن تعرف النساء حقوقهن |
| İnsanlar diyaframlarına uzandıklarında benim resmimi görmek istemiyor. | Open Subtitles | تعلمت شيئاً ، عندما يطلب الناس العازل الأنثوي لا يريدون أن يروا صورتي |
| Bir siyahın başarılı olduğunu görmek istemiyor adiler. | Open Subtitles | هم لا يريدون أن يروا الرجل الأسود يصنع شيئ |
| Annesi TV'ye çıktı, fakat onlar onu vermek istemiyor. | Open Subtitles | أمه ظهرت في التلفـاز، لكنهم لا يريدون أن يعيدوه. |
| İnsanlar sanki bebeklerinin çirkin olduğunu duymak istemiyor. | Open Subtitles | إنه تقريباً وكأن الناس لا يريدون أن يسمعون بأن أطفالهم قبحاء. |
| Babalarının vurulmasını veya tutuklanmasını istemeyen bir karım ve dört çocuğum var. | Open Subtitles | لدي زوجة و أربع أطفال و لا يريدون أن يطرد والدهم أو يسجن |
| Bütün gece gözlerini kırpmadan uyumak istemeyen insanlar. | Open Subtitles | أشخاص لا يريدون أن ترمش لهم .عين طوال الليل |
| Yaşamak istemeyen hastaları kurtarmak. | Open Subtitles | هو إنقاذ المرضى الذين لا يريدون أن يعيشوا |
| Burada benim gerçeği söylememi istemeyen insanlar var. | Open Subtitles | هناك أناس هنا لا يريدون أن أقول الحقيقة |
| Bana göre sadece biz de ölümlüyüz diye duyurmak istemiyorlar. | Open Subtitles | يبدو إلى أنهم لا يريدون أن يعلنوا أننا لسنا خالدين. |
| Ama çoğu insan 4, 12, 26'yı test etmeye korkar çünkü evet cevabı alıp teorilerini yanlış çıkarmak istemezler. | TED | لكن أغلب الناس يخافون اختبار 4, 12, 26 لأنهم لا يريدون أن تكون الإجابة نعم فيثبتون بذلك أن نظريتهم المفضلة خاطئة |
| Onlar değişmek istemiyor, geçmişle yaşamak istiyorlar. | Open Subtitles | يجب أن نحارب النظام إنهم لا يريدون أن يتغيروا يريدون أن يظلوا فى الماضى |
| Yine de, insanlar hala bilmek istemiyorlardı. | TED | على الرغم من ذلك، لا يزال الناس لا يريدون أن يعرفوا. |
| Yerliler satmak istemediklerini tekrar tekrar söyledi. | Open Subtitles | الهنود قالوا مرارا وتكرارا أنهم لا يريدون أن يبيعوها |