"لا يكره" - Translation from Arabic to Turkish

• nefret etmez
• nefret etmiyor
• nefret etmeyen
• nefret eksikliği

Tatlım, bütün patateslerden nefret etmez.
عزيزتى, انه لا يكره كل أنواع البطاطس

Birdenbire evrak işlerinden nefret etmez oldu.
فجأة أصبح لا يكره العمل التوثيقي

Eskiden, öğrencilerimi dünyanın büyük çoğunluğu mültecilerden nefret etmiyor diye teselli edebiliyordum.
في الماضي كنت قادرة على تطمين طلابي أن الأغلبية العظمى من العالم لا يكره المهاجرين.

Aslında vücudumuz bunlardan nefret etmiyor.
في الحقيقة جسدنا لا يكره ذلك ولكنه يحب ذلك

Hayır, ama dinle, bana işinin bir kısmından nefret etmeyen bir kişi bul.
لا، ولكن لحظة، اسمعوا، ستجدون أني شخص لا يكره عمله تمامًا.

Biliyor musun, söylemem gerek, böyle şeylerden nefret etmeyen biriyle burada olmak çok güzel bir şey.
تعلم , يجب أن أقول أنه من الجميل فعلاً أن أكون هنا مع شخص لا يكره هذا النوع من الإحتفال

Sen bulacaksın. Oğlum sana karşı nefret eksikliği çekmiyor.
أنت من سيفعل، ابني لا يكره أحدًا مثلك

Küçük tavşanlar, Vaşaklardan nefret etmez.
الارنب لا يكره القطه

Allah, onun yolundan gidenlerden nefret etmez!
الله لا يكره أتباعه

Hayir, hayir. Isaac kimseden nefret etmez.
لا، لا، (ايزك) لا يكره أحدًا

Yani, beğeni ölçütleri iyi ve dünyadan da nefret etmiyor.
لديه ذوق عالي و هو لا يكره الطبيعة.

Ama tahmin edin, kim futboldan nefret etmiyor?
لكن توقعوا من لا يكره كرة القدم.

Clapton, Billy Nolan'dan başka kimseden nefret etmiyor.
كلابتون لا يكره أحد ما عدا بيلي نولن

O reklamcılıktan nefret etmiyor.
إنه لا يكره مجال الدعاية

Canım nefret etmiyor
أنه لا يكره العيد يا عزيزتي

Benden nefret etmeyen bir polis tanımadım.
لم ألتق أبدا شرطيا لا يكره هذا.

Çok yazık olmuş, Kurt. Üzgünüm. İçimizde işinden nefret etmeyen tek sen vardın.
تلك الإشياء مجرّد خظّ عاثر، (كيرت) آسف، لكنّك الوحيد بيننا الذي لا يكره عمله تماماً.

Kurt, çok üzgünüm tüm bu yaşananlar için. İşinden nefret etmeyen bir sen kalmıştın.
تلك الإشياء مجرّد خظّ عاثر، (كيرت) آسف، لكنّك الوحيد بيننا الذي لا يكره عمله تماماً.