| Bunu yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لكن هذا المسدس لهُ وجود لا ينبغي عليك فعلُ هذا |
| İstemediğin hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsin, tamam mı? | Open Subtitles | لا ينبغي عليك فعل أي شيء لا تريده حسنًا |
| Çin'de yaşamak zorunda değilsin. Tek yapman gereken çağrı merkezini kurmak ve birkaç ayda bir denetlemek. | Open Subtitles | لا ينبغي عليك أن تقيم في الصين, لا, كل ما عليك فعله هو تجهيز مركز البلاغات في الصين بسرعة وزيارته كل... |
| Bu şekilde yaşamak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لا ينبغي عليك العيش بهذه الطريقة |
| - Yalnız gitmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | لا , لا ينبغي عليك الذهاب لوحدك |
| Hayır, değilsin, yani gitmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | لا يجب... أقصد، لا ينبغي عليك الرحيل |
| Bütün yol boyu uyumak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لا ينبغي عليك النوم هكذا |
| Suçlu hissetmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | لا ينبغي عليك أن تشعري بالذنب |
| Orada durmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لا ينبغي عليك المكوث هناك. |
| Hank, bunu yapmak zorunda değilsin. Hayır. | Open Subtitles | هانك) لا ينبغي عليك) أن تفعل هذا |
| Ward, bunu yapmak zorunda değilsin! | Open Subtitles | وارد" لا ينبغي عليك فعل ذلك" |