| O benim terapistim. Sana söylemesi için izni yok. | Open Subtitles | فهي اخصائيتي النفسيّة، ولذلك لا يُسمح لها إخباركَ بشيء. |
| Neden ekibinin katılmak için izni yok? | Open Subtitles | لماذا لا يُسمح لموظفّيك بالمشاركة؟ |
| Yemek dağıtım sırasında, oturmak için vazifeni bırakma iznin yok. | Open Subtitles | لا يُسمح لكِ بالتوقف عن عملكِ أثناء تقديم الطعام |
| Bundan sonra beni yalnız bırakmaya iznin yok. | Open Subtitles | لا يُسمح لك بتركي وحيدة بعد الآن |
| Mesele şu: Birinci sınıf öğrencilerinin araba kullanmasına izin yok. | Open Subtitles | هناك أمر ما الطلاب الجدد لا يُسمح لهم باصطحاب سياراتهم |
| Bizim neslimizin güzel şeylere hakkı yok. | Open Subtitles | لا يُسمح لجيلنا أن يحصل على أشياء جميلة. |
| Koltukaltımda kıllar çıkana kadar babamın işinin kötü taraflarını konuşmaya iznim yok. | Open Subtitles | لا يُسمح لنا بالحديث عن الجزء السيء من عمل أبيّ حتى يظهر شعر إبطيّ |
| Keşke gelebilseydim, ama iznimiz yok. | Open Subtitles | أتمنّى بأنّ يمكنني، لكن نحن لا يُسمح لنا |
| Kişileri etnik kökeni ile tanımlamak yasak, ki bu, soykırımı ilk olarak başlatan şeydi. | TED | لا يُسمح لك بأن تميز شخصاً بعرقه ، والذي .. بالطبع .. كان السبب الأساسي في المجزرة. |
| Glenn'in senden aksanlı konuşmanı isteme izni yok biliyorsun değil mi? | Open Subtitles | أنت تعلمين انه لا يُسمح لـ (غلين) ان يطلب منك إستخدام تلك اللكنة, صحيح؟ اعني, أنا اعلم انه المدير |
| - Burada olmaya iznin yok. | Open Subtitles | لا يُسمح لك بالتواجد هنا |
| Senin ise Cambulac dışına çıkmaya iznin yok. | Open Subtitles | ...أنت "لا يُسمح بالسفر خارج "كامبلاك |
| Yemekten önce çikolata yememe izin yok. | Open Subtitles | لا يُسمح لي بتناول الشوكولاتة قبل العشاء |
| Bir bar taburesinde oturuyor olmadıkça kendin için bu kadar üzülmene izin yok. | Open Subtitles | لا يُسمح لكِ أن تشعري بهذا الاكتئاب ما لم تكوني جالسة على كرسي مشرب. |
| İkincisi de, Ralph'la konuşmama izin yok. | Open Subtitles | ثانياً، لا يُسمح لي بالكلام مع رالف. |
| Bizim neslimizin güzel şeylere hakkı yok. | Open Subtitles | لا يُسمح لجيلنا أن يحصل على أشياء جميلة. |
| - Onların oy hakkı yok. | Open Subtitles | لا يُسمح لهم التصويت |
| Bu yüzden o kahpenin çalıştığı Starbucks'a artık girme iznim yok. | Open Subtitles | لهذا لا يُسمح لي بالدخول إلى "ستارباكس" حيث تعمل تلك الساقطة. |
| - Video oyunu oynama iznimiz yok. | Open Subtitles | لا يُسمح لنا بألعاب الفيديو |
| Nadide kitapların kasada tutulduğunu ve ortaya çıkmasının yasak olduğunu söyledi. | Open Subtitles | يخبرني أن الكتب النادرة تُحفظ بالخزنة و لا يُسمح بها خارج المركز |