| Paul nasıl oldu da böyle birine bu kadar uzun dayandı? | Open Subtitles | أتعلمين , كيف يمكن لبول تحمل مثل هذا الشخص لفترة طويلة؟ |
| Paul Newman'ın ofisinde yalnızken, söylediği bir replik var. "Dava bu. Başka davalar yok. | TED | تظهر لقطة لبول نيومان يجلس وحيدا في مكتبه ويقول هذه هي القضية. ليست هنالك قضايا أخرى |
| Paul Renauld'nun gerçek katili Marthe Daubreuil. | Open Subtitles | انها القاتل الحقيقى لبول رينو ,صديقى مارثا دوبرييه |
| - Çünkü bunu çeri alırsan içinde başka idrar örneğinin olmadığında emin olmak için içine bakmam gerekecek. | Open Subtitles | إذاَ أخذتها إلى هناك معك ، سيتوجّب عليّ التأكّد من عدم حيازتك لبول آخر بداخلها |
| İki gün önce tahlil için idrar vermiştim. | Open Subtitles | تعلمين انه تم لي اجراء فحص لبول قبل يومين |
| Bunun için de hamile birinin idrarına. | Open Subtitles | ومن أجل ذلك احتاجت لبول أحدى الحوامل |
| Paul'la ajansa katılmayı hiç konuştun mu? | Open Subtitles | هل تحدثت لبول كي تكون جزءاً من الوكالة ؟ |
| Pastayı Paul'un yapmasına teşekkür etmişti! | Open Subtitles | , لقد قالت شكراً لبول لصنعه الكيك جيد جداً |
| Bree, gizemli mektubu benzerini daha önce de gören Paul'a gösterdi. | Open Subtitles | بري اظهرت الرسالة الغامضة لبول و التي رأى مثلها سابقا |
| Paul'ün bu seçim bölgesinde çalışıp çalışmadığını sorduğum zaman neden söylemediğinizi merak ediyorduk. | Open Subtitles | لذا نحن نتسائل لماذا لم تذكرينها عندما سألتك اذا كان لبول أي عمل في المنطقة. |
| Benim tahminim, sen Paul'e gittin her zamanki gibi seni kurtarmasını bekledin. | Open Subtitles | تخميني, أنك ذهبت لبول, متوقعا منه أن ينقذك , كالعادة. |
| Olay yerinde bulunan kan Paul'ündü. | Open Subtitles | الدم الذي كان في مسرح الجريمة كان يعود لبول |
| Paul ve Marilyn Hendricks'in kızı, Forrester Lane'de soluk mavi renkli bir evde. | Open Subtitles | لبول ومارلين هندريكس البيت الأزرق الشاحب على فورستر لين. |
| Bence bu büyük değişim esnasında koçluk yapmak Paul için gerçek bir teselli oluyor. | Open Subtitles | أعتقد أنّ التدريب كان عزاءً حقيقياً لبول في ظل هذه الظروف القاسية. |
| Yandaydım, Paul'e bale biletlerimizi veriyordum. | Open Subtitles | كنت عند الجيران فحسب. قدّمت لبول تذاكر الباليه الخاصة بنا. |
| Ama Paul Mossier'in orada aldığı ya da kiraladığı bir yer yok. | Open Subtitles | و لكن ليس هناك سجل لبول موسير يبين أمتلاكه أو تأجيره لأي ملكية في هذه المنطقة |
| Temiz idrar isteyen var mı? | Open Subtitles | هل من أحد يحتاج لبول نقي؟ |
| (Gülüşmeler) Tamam, koyu renkli idrar için 28 Milyar dolar ödemek istiyorsanız | TED | ( ضحك ) لا بأس, تريدون أن تدفعوا 28 مليار دولار لبول غامق , |
| - O anlamda değil. Boğalar inek idrarına gelir. | Open Subtitles | كلا، الثيران تنجذب لبول البقرة. |