| Sanki zor zamanlar geçiriyormuşsunuz ve konuşacak birini arıyor gibisiniz. | Open Subtitles | كأنك تعاني من أوقات عصيبة و تحتاج لشخص لتتحدث معه |
| Buralarda bu kalın kafalılardan başka konuşacak pek fazla kişi olmuyor. | Open Subtitles | لا يوجد الكثير من الناس لتتحدث معهم هنا بإستثناء هؤلاء الحمقى |
| Bunu yapabilirsin. Eğer konuşmaya ihtiyacın olursa... | Open Subtitles | اعلم انه يمكنك لكني اقول انه إذا احتجت لتتحدث |
| Cevap vermeyeceğim için benimle konuşmaya çalışmazdı. | Open Subtitles | هي لم تكن لتتحدث معي لأنني لم أكن لأرد عليها |
| Seksi jinekolog uzmanıyla konuşmak için bir sebep buluyorsun sürekli. | Open Subtitles | أنت تختلق الأعذار دائماً لتتحدث مع طبيبة النساء المثيرة تلك |
| O da kendi çalışmaları hakkında bir konuşma yapabilir. | TED | يمكنها بسهولة أن تصعد هنا لتتحدث عن عملها بنفسها |
| konuşacak başka birinin olmaması, yetersiz hissetmek kendinize ait zaman istediğiniz için bencil hissetmek. | TED | عدم وجود شخص آخر لتتحدث معه، الشعور بالنقص، الشعور بالأنانية لرغبتك في الحصول على وقت خاص بك. |
| konuşacak çok şeyin var, değil mi? | Open Subtitles | وأنت لديك الكثير لتتحدث بشأنه, أليس كذلك؟ |
| Soruyu sordum, çünkü konuşacak birine ihtiyacın olduğunu, konuşmak istesen bile kimsenin sana bunu sormadığını düşündüm. | Open Subtitles | لا.لا. اعتقدت اني لو سألت بشكل فظ لربما يكون سؤالا صحيحا ولربما انت بحاجة لشخص لتتحدث معه ولم يسألك احد بذلك |
| Soruyu sordum, çünkü konuşacak birine ihtiyacın olduğunu, konuşmak istesen bile kimsenin sana bunu sormadığını düşündüm. | Open Subtitles | لا.لا. اعتقدت اني لو سألت بشكل فظ لربما يكون سؤالا صحيحا ولربما انت بحاجة لشخص لتتحدث معه ولم يسألك احد بذلك |
| Benimle konuşmaya gelmedin mi sen? | Open Subtitles | هذا هو رجلنا حقاً هل جئت هنا لتتحدث معي؟ |
| Buraya sevişmeye mi yoksa kirli takım elbisen hakkında konuşmaya mı geldin? | Open Subtitles | جئت لتضاجعني أو لتتحدث عن بدلتك المتسخة؟ |
| Dün akşamki delilikleri konuşmaya geldiysen, sakın! | Open Subtitles | إن كنت هنا لتتحدث بشأن جنون الليلة الماضية فلا تفعل |
| Buraya kadar gelip hayatlarınızı bu saçmalığı konuşmak için mi tehlikeye attınız? | Open Subtitles | وأنت تقطع كل هذه المسافة وتعرض حياتكما للخطر لتتحدث عن ذاك الحثالة |
| Ve işte bu yüzden burada kalman harika kızın hakkında konuşmak. | Open Subtitles | ولهذا السبب إنه من الرائع أنك بقيت هنا لتتحدث عن إبنتك |
| İlk seansta Alex, ofise üzerinde kot pantolon ve bol salaş bir bluzla gelmişti, kendini kanepeye bırakıp ayakkabılarını çıkarmıştı ve bana, erkekler hakkındaki problemlerini konuşmak için geldiğini söylemişti. | TED | دخلت ألكس لجلستها الأولى و هي تلبس الجينز و قميصاً كبيراً فضفاضاً، و ارتمت على أريكة مكتبي و خلعت نعليها ثم قالت لي إنها أتت لتتحدث عن مشاكلها مع الرجال. |
| Efendim, sizin de benim gibi onu tanıyanlarla konuşma, onun kalbindekileri öğrenme imkanınız olsaydı... | Open Subtitles | مولاي , اذا اتتك الفرصة التي اتتني لتتحدث مع الذين عرفوه والذين سمعوا كلماته |
| Hey, gitarına biraz ara versene. Git Carrie ile konuş. | Open Subtitles | لماذا لا تريح هذا الجيتار و تذهب لتتحدث مع كارى |
| Hiçbir nedenin olmadığı halde, şu anda 14'ündeki bir kızla konuşuyorsun. | Open Subtitles | كلا الآن تتحدث مع فتاة في الرابعة عشرة لا يوجد سبب لتتحدث معها |
| Yoksa benimle konuşman için seni buraya o mu yolladı? | Open Subtitles | أنظر، هل أرسلك إلى هنا لتتحدث معي هَلْ سنتصرف كالصبية الآن؟ |
| Birisiyle konuşması gerekti, bende içki içmek için buluşabileceğimi söyledim. | Open Subtitles | لقد احتاجت شخصًا لتتحدث له وأخبرتني بأن ألتقيها لاحتساء شراب |
| Onunla konuşmanın bir yolunu bulsan iyi edersin. | Open Subtitles | ابحث عن طريقة ما لتتحدث اليها واسمع يا سبنسر, المكتب الرئيسى لديه |
| - Neden gidip onunla konuşmuyorsun? | Open Subtitles | إنها تنظر لي. - حسنا، لماذا لا تذهب لتتحدث معها ؟ |
| Delores hayatta bizimle böyle konuşmazdı. | Open Subtitles | ديلوريس لم تكن لتتحدث لأي شخص بتلك الطريقة |
| Görünüşe göre hâlâ özgür iradenle konuşabiliyorsun. | Open Subtitles | يبدو أنك لا زلت حراً لتتحدث عما يدور بخلدك |