| İnsanlar için, ev halkı için, işletmeler için istikrarsızlık doğar. | TED | يخلق حالة شك لدى الناس والأسر حالة شك في الاقتصاد |
| İnsanlar gitmek gibi bir seçenekleri olduğunda tutsak gibi hissetmezler. | Open Subtitles | يقل الشعور بالسجن لدى الناس عندما يكون أمامهم خيار الرحيل |
| çünkü bunları iyleştirirseniz, insanlar kendi kendilerine AIDS'ten sakınmaya başlarlar. | TED | لأنه إذا قمتم بتحسين هذه الأمور فإنه سيكون لدى الناس حافز لتجنب الإيدز بأنفسهم |
| Eğer insanların AIDS'ten sakınmaları için onları teşvik eden yeterince sebep yoksa --hastalık hakkındaki herşeyi bilseler bile-- davranışlarını değiştirmeyebilirler. | TED | فإذا لم يكن لدى الناس حافز لتجنب الإيدز حتى و إن كانوا على علم بكل مايخص هذا المرض فقد يظل سلوكهم كما هو |
| Tabii genellikle insanların değişik gruplara ilişkin pek çok kimlik ve sadakatlari olabilir. | TED | وعادة يكون لدى الناس العديد من الهويات والانتماءات لجماعات مختلفة. |
| Kokunun insanlar için önemsiz olduğu anlamına gelmez bu. | TED | الآن، هذا لا يعني أن تلك الرائحة ليست مهمة لدى الناس. |
| İnsanlar değişik zamanlarda olacak olaylar hakkında karar verirken oldukça zorlanırlar. | TED | لدى الناس الكثير من الصعوبات في أخذ القرارات حول أشياء ستحدث في أوقات زمنية مختلفة. |
| Bazen insanlar kendilerini ya da bir başkasını incitecek bir ideolojiye, plana, araçlara ve zamanlamaya sahip olurlar ve biz de hızını düşüremeyiz. | TED | في بعض الأحيان، يكون لدى الناس الفكرة، الخطة والوسائل والتوقيت لإيذاء أنفسهم أو شخصاً آخر، ولا يمكننا وقف ذلك. |
| İnsanlar doğruyu bir şekilde öğreniyor. | Open Subtitles | لدى الناس هُنا طريقَة في معرفَة الحقيقَة |
| İnsanlar hayatlarının sonuna gelince en çok neyi arzular? | Open Subtitles | ماهى أشد رغبة لدى الناس و هم يواجهون نهاية حياتهم ؟ |
| Katılıyorum, geriye sadece... insanlar üzerinde bıraktığın izlenim kalıyor. | Open Subtitles | أوافقك، أهم شيئ هو الانطباع الذي تتركه لدى الناس |
| İnsanlar, birinin hayatına son verebilirler mi bilmezler bu duruma koyulana kadar. | Open Subtitles | ليس لدى الناس فكرة عمّا لو كانوا قادرين على إنهاء حياة حتى يوضعوا في ذلك الوضع |
| İnsanlar, çoğu zaman senin benim kardeşim olduğuna inanması da zor oluyor. Ayrıca ben de dahil. Ve annem de. | Open Subtitles | يواجه الناس صعوبة لدى الناس في تصديق أنك اخي ، حتى أنا وكذلك وأمي |
| İnsanlar kızıma böyle diyor. | Open Subtitles | إذا هذا ماتسمى لدى الناس لا يصدق ، اليس كذلك. |
| Burada, Kanada Kutup Bölgesi'nde insanlar buzların altında uzanan bir şeye sahipler. | Open Subtitles | وهنافيالقطبالشماليالكندي، لدى الناس رؤية فريدة نحو ما هو موجود تحت الثلج |
| Bu, insanların ideolojilerini, dinlerini ve yaşadıkları ortamı sorguladıkları bir süreç. | TED | إنه إجراء عندما يكون لدى الناس أسئلة حول المذهب الفكري والعقيدة وظروف المعيشة. |
| Birlikte büyüdüğüm insanların inanacımla bir sorunu yoktu. | TED | لم يكن لدى الناس الذين ترعرت معهم أي مشكل مع عقيدتي. |
| Böylece, bu tuhaf TV programı ile birlikte insanların oturma odalarının bir parçası olmamıza izin verildi. Müzikle, doğayla ve insanlarla | TED | إذن سُمح لنا أن نكون جزء من غرفة الجلوس لدى الناس بهذا البرنامج التلفزيوني الغريب، من خلال الموسيقى والطبيعة والناس. |
| Her ne kadar insanların bir erkek veya bir kadın cinsel organı olsa da cinsel organlar sizin cinsiyetinizi ve hatta gerçekte cinsel kimliğinizi belirlemez. | TED | وعلى الرغم من وجود أعضاء تناسلية ذكرية أو أنثوية لدى الناس لا تحدد تلك الأعضاء جنس المرء ولا حتى هويته الجنسية |
| Mühendislerin insanların nükleer korkusuna teknik çözümler arayacak olması anlaşılır bir durum. | TED | لذلك فمن المفهوم أن المهندسين سيبحثون في حل تقني للمخاوف التي لدى الناس من الطاقة النووية. |
| İnsanların da böyle motive olduğunu sanıyorsanız o zaman tüm teşvikler, tüm iş ahlakı ve ikramiye sistemi ve benzeri şeylerin hiçbiri bir anlam ifade etmez. | TED | فإذا اعتقدت بأن لدى الناس دوافع كهذه، ثم كل الأشياء عن الحوافز، جميع الأشياء حول مدونة قواعد السلوك ونظم المكافآت وهلم جرا، ليس لها أي معنى |