| Harika yazıyorsun, ama kendini dinletmede öğreneceğin çok şey var. | Open Subtitles | كتابتك جيدة و لكن لازال لديك الكثير لتتعلم كيف تتعامل مع الناس |
| Konuşmak kolay, O'FIynn, ama daha öğreneceğin çok şey var. | Open Subtitles | من السهل قول ذلك.. أوفلين.. لديك الكثير لتتعلمه |
| Binbaşı, burada işleri nasıl yürüttüğümüze dair öğrenmen gereken çok şey var. | Open Subtitles | ميجور لا يزال لديك الكثير لتتعلمه عن كيفيه اداره الامور هنا |
| Yani, ben sadece bir tablo alacaktım,sizde bir sürü var. | Open Subtitles | أترى , لقد اخذت لوحة واحدة فقط وانت لديك الكثير |
| Konuşacak çok şeyin var, değil mi? | Open Subtitles | وأنت لديك الكثير لتتحدث بشأنه, أليس كذلك؟ |
| Seveceğin, olacağın ve yapacağın pek çok şey var. | Open Subtitles | لديك الكثير لكي تتمتع به و الكثير لتكونه و تفعله |
| Öyle mi? Hazır olmadığın bir bağlanmadan önce tecrübe etmen gereken çok şey var. | Open Subtitles | لديك الكثير لتمر به قبل ان تتعهد لشيء لست مستعد من أجله |
| Endişeleneceğin çok şey var. Ben iyiyim. | Open Subtitles | لديك الكثير من المشغوليات التى تقلق نحوها انا بخير |
| Öğrenmen gereken çok şey var, dostum. | Open Subtitles | لديك الكثير من الاشيـاء لـ تتعلمها ياصديقي |
| Dünya için yapacağın çok şey var daha, o yüzden konuşmayı kısa keselim. | Open Subtitles | لا زال لديك الكثير لتقدميه للعالم لننهي هذا |
| Öğreneceğin çok şey var, Savan. Bu kabilenin en iyi avcısı olarak kendimi kanıtladım. | Open Subtitles | ـ لديك الكثير من الوقت لتتعلم, سافان ـ لقد أثبت جدارتي أفضل صياد في هذه القبيلة |
| Çünkü öğrenmen gereken çok şey var ve bugün kendini öldürtmene izin vermeyeceğim. | Open Subtitles | لازال لديك الكثير للتعلمه ولن أدعك تُقتل الليله |
| Dostum, açıklaman gereken çok şey var. | Open Subtitles | . أنت يا صديقي لديك الكثير من الشرح لتفعله |
| Bu sıralar, onlardan sizde bir sürü var gibi, Bay Ancelet. | Open Subtitles | يبدو أن لديك الكثير من هؤلاء في الآونة الأخيرة سيد أنسيلوت |
| Yapacak çok işin ve kendine sorman gereken bir sürü soru var. | Open Subtitles | لديك الكثير من العمل لتنجزه و لديك الكثير من الأسئلة لتسأل نفسك |
| Hâlâ öğrenecek çok şeyin var, genç çırağım. | Open Subtitles | لازال لديك الكثير لتتعلمه، يا متدربي الشاب. |
| Öğrenecek çok şeyin var, İrlandalı. | Open Subtitles | لديك الكثير لتتعلمه , أيها الرجل الإيرلندى الصغير |
| Bu konuda... açıklama yapman gereken bir çok insan olduğunu da biliyorum. | Open Subtitles | واعرف انه لديك الكثير من الناس لتعطيهم الاجابة وهذا ليس منصفاً لك |
| Ama bu fikirlerden sende daha çok var değil mi? | Open Subtitles | ولكن لديك الكثير من الأفكار العبقرية.أليس كذالك |
| Biliyorum şu an başından bir sürü şey var ... bilirsin, bir şeye ihtiyacın olursa her ne olursa, | Open Subtitles | أنا أعلم أن لديك الكثير مما يجري الآن. إذا احتجتِ لأي شيء على الإطلاق. |
| Eğer Koç takımı düzgün yönetemezse kaybedecek çok şeyiniz var. | Open Subtitles | لديك الكثير لتخسره لو لم يسير المدرب فريقه جيدا |
| çok fazla paran varmış. Sence bunu düşünmek gerekmiyor mu? | Open Subtitles | أظن أنك كان لديك الكثير من المال من سيفكر بشأنه؟ |
| Yapman gereken birçok şey var. Gayet iyi dans ediyorsun. | Open Subtitles | لديك الكثير من الأشياء الرائعة هنا |