| Böyle bir hayatın dışına çıkma, okula gitme şansları var. | Open Subtitles | لديهم فرصة ليتجاوزوا هذا النوع من الحياة للذهاب إلى المدرسة |
| Şimdi bundan daha iyisi için bir şansları var ama birisi yapmazsa mümkün olmayacak. | Open Subtitles | والآن لديهم فرصة في شيء أفضل من ذلك ولكن هذا لن يحدث ما لم يجعله شخص يحدث. |
| Ama erkeklerin hâlâ bir şansı var çünkü uygun olsun diye son yarışmamız 51 puan değerinde. | Open Subtitles | لكن الذكور ما زال لديهم فرصة لأن الحدث الأخير قيمته 51 نقطة |
| Bu insanların naqudria ile yararlı birşeler yapmak adına bizim hiçbir zaman olmadığımız kadar çok şansları vardı. | Open Subtitles | كان علي المغادرة، هؤلاء القوم لديهم فرصة احسن بكثير للإستفادة من النكوادريا أكثر مما لدينا |
| Sıfırlamak için bir fırsatları olurdu, veri tabanlarını tekrar oluşturmak için. | Open Subtitles | سيكون لديهم فرصة لإعادة التعيين إعادة بناء قاعدة بياناتهم |
| 40.000 belki savaş için kaynak olamaz ama Duverney'i ve Kral'ı Jakobitlerin bir şansı olduğuna ikna edebilir. | Open Subtitles | أربعون ألف قد لا تكفي لتمويل حرب لكنها قد تكون كفاية لإقناع دوفيرنيه والملك أن اليعاقبة لديهم فرصة |
| Ayrıca bunu yapma şansları da yok. | Open Subtitles | بادئ ذي بدء ، ليس لديهم فرصة حتى لو .. |
| Bu demek oluyor ki, yeni yarışmacılarımız Leonard ve Gloria kazanmak istiyorlarsa, çok uğraşmalılar. | Open Subtitles | و هذا يعني إذ مشتركينا الجدد (ليونارد) و (غلوريا) أتمنا رِبْحهم سيكون لديهم فرصة لنفسهم كذالك |
| Ama herkesin kurtulma şansı vardır, değil mi? | Open Subtitles | لكن الجميع لديهم فرصة للقتال، أليس كذلك ؟ |
| En azından bu yolla, bir şansları var. | Open Subtitles | على الأقل بهذه الطريقة، لديهم فرصة |
| Ve sonra onlara ödül seçenekler verdik - ilk senaryoda sizlerin yaptığı gibi - yani aslında daha fazla şansları var, ya da kayıpları deneyimleyecekleri parçalar da - aslında sahip olduklarından daha fazlasını alacaklarını düşündüler. | TED | ثم منحناهم الخيار حين يوجد مكافأت -- كما فعلتم أنتم في السيناريو الأول -- وإذن كانت لديهم فرصة للمزيد، أو حينما كانوا يختبروا الخسارة -- كانوا يعتقدون أنهم سينالوا أكثر مما فعليا حصلوا عليه. |
| En azından mutlu olabilmek için bir şansları var. | Open Subtitles | على الأقل لديهم فرصة للسعادة |
| Sizce şansları var mı? | Open Subtitles | أتعتقد أن لديهم فرصة ؟ |
| Ne yazık ki diğer adayların kazanma şansı var. | Open Subtitles | للأسف، بعض زملائي المرشحين لديهم فرصة حقاً بالفوز |
| Onların şansı var, senin yok. | Open Subtitles | هم لديهم فرصة ,لكن انت لاتملك فرصة |
| Av ve avcıları tespit etmekte iyi olanlar ve zehirli bitkileri besleyici olanlardan ayırt edebilenlerin yaşama ve üreme konusunda daha iyi şansları vardı. | Open Subtitles | و من كانوا جيدين في رصدِ الطرائد و المفترسين و التمييز بين النباتات السامة و المغذية كان لديهم فرصة جيدة للعيش و التكاثر. |
| - şansları vardı, kaçırdılar. Bu kadar. | Open Subtitles | كانت لديهم فرصة وقد أضاعوها |
| Tek bir fırsatları olduğunu biliyorlardı. | Open Subtitles | لقد عرفوا ان لديهم فرصة واحدة فقط |
| 40.000 belki savaş için kaynak olamaz ama Duverney'i ve Kral'ı Jakobitlerin bir şansı olduğuna ikna edebilir. | Open Subtitles | أربعون ألف قد لا تكفي لتمويل حرب لكنها قد تكون كفاية لإقناع دوفيرنيه والملك أن اليعاقبة لديهم فرصة |
| Ayrıca bunu yapma şansları da yok. | Open Subtitles | بادئ ذي بدء ، ليس لديهم فرصة. |
| Bu demek oluyor ki, yeni yarışmacılarımız Leonard ve Gloria kazanmak istiyorlarsa, çok uğraşmalılar. | Open Subtitles | من متوَسُّط أكثر من 12 الف دولار على كل ربح و هذا يعني إذ مشتركينا الجدد (ليونارد) و (غلوريا) أتمنا رِبْحهم سيكون لديهم فرصة لنفسهم كذالك |
| -Herkesin bi şansı vardır | Open Subtitles | كل الناس لديهم فرصة ليس أنت , ياصديقي |