| Dışarıya çıkarıldığında, doğrudan arabana git. | TED | عندما يتم اصطحابك خارجا ، اتجهي لسيارتك مباشرة |
| Parayı beyaz arabanın bagajına bırak sonra arabana dön. | Open Subtitles | اترك النقود في صندوق السيارة البيضاء ومن ثمّ عد لسيارتك |
| Parayı beyaz arabanın bagajına bırak sonra arabana dön. | Open Subtitles | اترك النقود في صندوق السيارة البيضاء ومن ثمّ عد لسيارتك |
| Doktor, sizi arabanıza kadar götürelim. Etrafta yağmacılar var. | Open Subtitles | سنذهب معك الى أن تصل لسيارتك لأن هناك بعض اللصوص |
| Polis, arabanın ön koltuğu altında 38 kalibre silah bulmuş. | Open Subtitles | عثرت الشرطه على مسدس عيار 38 تحت المقعد الأمامي لسيارتك |
| Çünkü adamlardan birisini sizin anahtarlarınızla arabaya girmeye çalışırken yakaladık. | Open Subtitles | لأننا أمسكنا أحدهم أثناء اقتحامه لسيارتك بواسطة مفاتيحك لأننا أمسكنا أحدهم أثناء اقتحامه لسيارتك بواسطة مفاتيحك |
| arabanı kırdığım için üzgünüm ve artık eşyalarını karıştırmayacağım. | Open Subtitles | انا أعتذر عن كسري لسيارتك و أعدك أني لن أعبث بألعابك بعد الآن |
| Şimdi arabana gidebilirsin ve sonraki talimatlar seni evine götürecektir. | Open Subtitles | يمكنك الآن العودة لسيارتك و ستأخذك الإرشادات للوطن |
| arabana gider ve sonraki tarifleri izleyerek evine dönebilirsin. | Open Subtitles | يمكنك الآن العودة لسيارتك و ستأخذك الإرشادات للوطن |
| Senin arabana ulaşınca açık pencereye doğru eğileceğim. | Open Subtitles | عندما أصل لسيارتك سأنحني من خلال النافذة المفتوحة |
| Güzel, demek en azından arabana saygın var. | Open Subtitles | هذا جيد، على الأقل لديكِ احتراماً لسيارتك |
| Tamam,ama en azından seni arabana kadar götürmeme izin ver. | Open Subtitles | حسنا، و لكن على الأقل دعنى أعيدك لسيارتك. |
| Belki seni arabana yürürken yakalarım diye düşünmüştüm ama... | Open Subtitles | اعتقدت أني سأستطيع محادثتك بينما أنت متجه لسيارتك |
| Sırf arabana denk gelmek için... - ...başka bir uçuş seferiyle gelmeliydim. | Open Subtitles | كان يجب على حجز رحلة أخرى فقط للوصول لسيارتك |
| Ona gerçekten değer veriyorsan şu anda onu alıp arabana atlar ve güneş doğmadan doğruca Bom Temps'e yollanırsın. | Open Subtitles | اذا كنت بحق مهتما بها ستأخذها لسيارتك هذه اللحظـة وتذهب بها لـ بون تمبس قبل طلوع الشمس |
| Hanımefendi, lütfen arabanıza dönün. | Open Subtitles | سيدتي، يجب أن تعودي لسيارتك من فضلك |
| Onu açıp arabanıza gidebilirsiniz. | Open Subtitles | أنت يمكن أن تفتحه وتذهب لسيارتك |
| Beni davet etmediğine inanamıyorum, oysa ki arabanın üzerindeki şeritleri ben boyamıştım. | Open Subtitles | لاأستطيع التصديق بأنك لم تدعوني إلى حفلتك خاصة بعد طلائي لسيارتك بتلك الألوان الرائعة |
| Taş gibi arabanın taş gibi bir aleti olacak. | Open Subtitles | جزء اصلي من جي ام لسيارتك الجي ام الاصليه |
| Asıl olay seninmiş gibi arabaya taşıma kısmındaydı ama. | Open Subtitles | الخدعة هي أن تحمله لسيارتك وكأنك تملكه |
| Sadece arabanı kullanacağım. | Open Subtitles | لا تقلق لن اوذيك, انا احتاج لسيارتك لشيئٌ في ذهني |
| - Nasıl olurda Araban bir grup Mennonite çocukta olur. | Open Subtitles | مالذي حدث لسيارتك حتى نجدها مع مجموعه فتيه من منونايت؟ |
| Şimdi, sol alt köşeye bakarsak, bu klasik arabanız. | TED | الآن ، اذا نظرنا للزاوية السفلى اليسرى هنا، ترمز لسيارتك التقليدية. |
| Diğer bir tehdit modelindeyse sizinle kablosuz haberleşme üzerinden hücresel ağ gibi Aracınıza herhangi bir fiziksel erişim olmaksızın iletişime geçmeleri. | TED | نموذج التهديد الاخر أن يتصلوا بكم في الحياة الواقعية عبر إحدى الشبكات اللاسلكية مثل الخليوي، أو ما شابه ذلك، بدون الحصول على وصول فعلي لسيارتك. |
| Fakat sadece bunun pazardaki sizin yeni Arabanızın son fiyatına olan etkisini hayal edin. | TED | لكن تخيل مالذي يمكن أن يحدثه ذلك بالسعر النهائي لسيارتك |