"لطيفًا" - Translation from Arabic to Turkish

• hoş
• nazik
• Güzel
• tatlı
• kibar
• sevimli
• güzeldi
• tatlıydı
• şirin
• iyiydi
• iyi biri
• hoştu
• nazikti
• tatlısın

Benim yanımdaki adam son derece hoş bir beyefendiydi ve kendini Bay Herbert Levine olarak tanıttı.
كان الرجل الذي بجانبي لطيفًا للغاية، وقدم نفسه كالسيد هيربت ليفين.

Tamam, aslında göründüğüm kadar hoş biri değilim.
حسنًا، أنتِ تعلمين, أنا لست لطيفًا كما أبدو.

Bunu yaparak hiç de nazik olmadığını düşünüyorum.
حسنًا لا أعتقد أن هذا كان لطيفًا منك على الإطلاق

Evet, herkesi bir araya toplamak Güzel olur diye düşünmüştüm.
أجل، لقد ارتأيت أنه سيكون أمرًا لطيفًا أن نجتمع كلنا

Ama sen onun diğer yanını bilmezdin. Çok tatlı da olabilirdi o.
لكن انت لم تعلم جانبه الاخر, يستطيع ان يكون لطيفًا

Çaresiz bedenler karşımda uzanıyor, ve ben kibar olmak zorunda değilim!
الناس الذين يكذبون عاجزين تمامًا، وأنا ما كان عليّ أن أكون لطيفًا.

Anladığını söyle. Mavinin sevimli olduğunu anlıyor musun?
أخبريني أنكِ فَهمتِ , هل فهمتِ أن الأرزق ليس لطيفًا جدًا ؟

Sen kendinkini getirdin mi? Böyle davrandığın zaman hiç hoş değilsin, McKay.
أتعلم أنك لا تكون لطيفًا عندما تتصرف بهذا الشكل؟

Bunu sadece hoş görünmek için söylüyorsun. Onun için ne istiyorsun?
تحاول فقط أن تكون لطيفًا ماذا تريد بالمقابل؟

Ben, ailemin hoş ve düşünceli avukatıydım.
أنا كنت لطيفًا ووقورًا وأنا كنت رجل القانون في العائلة

hoş olmaya çalışmıyordu. Seninle oynuyordu.
لم يحاول أن يكون لطيفًا ، لقد كان يتلاعب بك

Sadece çok hoş bir komşum olduğunu ve birlikte oldukça çok zaman geçirdiğimizi söyledim.
أخبرتها فقط أن لدي جارًا لطيفًا وأننا قضينا الكثير من الوقت معًا أليس ذلك جيدا؟

Eve, tatlım, babanın bunu söylemesi hiç hoş değil zaten, bir de sen söyleyince çok daha kafa karıştırıcı oluyor.
عزيزتي , ليس لطيفًا لمَّا والدُكِ يقولُ هذا و هو محيِّر لمَّا تقولينهُ أنتِ

Aileme iki saniye nazik davranamamışsın.
لم يكن باستطاعتك أن تكون لطيفًا مع والدي لثانتين فقط

Cevapları öğren, garsona nazik davran ve hesabın yanına bile yaklaştırma.
اجلب أجوبتك، وكن لطيفًا مع النادل، ولا تدعه يقرب الفاتورة.

"Bu insanlar hakkında Güzel bir şey söyleyecek kimse yok mu?"
كأنها تقول " هل من أحد ليقول شيئًا لطيفًا عن هؤلاء؟"

Sen çok tatlı bir çocukken, yani geçmişte yaptığımız gibi beraberce daha fazla vakit geçirmemizi isterdim.
أتمنى .. أتمنى لو أننا نمضي مزيدًا من الوقت معًا كما كنا نفعل حين كنت طفلا لطيفًا

Artık onu sevmiyorum. 15 yıl önce iyi ve kibar bir adamla evlendim.
لم أعد أحبه قبل 15 عامًا تزوجت رجلاً طيبًا، رجلاً لطيفًا

Bu konuda daha da ilginç olan, benim bu kadar hırslı olmama rağmen sınıfı sopayla devriye gezmeye hiç niyeti olmayan bu çocuğun sevimli, naif bir ruhu vardı.
لكن الشيء الأكثر إثارة حول هذا الأمر هو أن ذاك الصبي كان لطيفًا ومسالمًا غير مهتم بالقيام بدوريات في القسم حاملًا عصا بيده، بينما كنت أتوق إلى القيام بذلك الأمر.

Beni yanlış anlamayın, sizi görmek güzeldi...
لا تسيئا فهمي، كان لطيفًا حقًا أن أراكما

Tam olarak hatırlamıyorum. Çok tatlıydı.
لا أستطيع ان أتذكره بالضبط لقد كان لطيفًا

ve ben oldukça şirin olabilirim.
ويمكنني أن أكون لطيفًا للغاية.

Babam da iyiydi. Her şeyi birlikte yapardık.
كان أبي لطيفًا أيضًا كنا نفعل كل شيء معًا

Şimdi birden bire iyi biri oldu öyle mi? - Değişti yani?
ثم إذا به فجأة يودّ أن يكون لطيفًا وأن يفتح صفحة جديدة؟

Beni de eklemişsin, bu çok hoştu.
لقد نسبتِ لي بعض الفضل، الأمر الذي كان لطيفًا للغاية

Bana karşı hep çok nazikti tıpkı bir babanın olmasını umacağım gibi.
لقد كان دومًا لطيفًا معي، كما كنت آمل أن يكون والديّ

Çok tatlısın, hayatım ama sen çok popüler bir kızsın.
حسنًا ، كان ذلكَ لطيفًا منكِ عزيزتي ... لكن أنتِ .. أنتِ فتاة محبوبة