Düşündüğümüz gibi biri olmayabilir Ama o bir sahtekar değil. | Open Subtitles | قد لا يكون كل شيء نعرفه عنه، لكنه ليس محتالاً. |
Senin için çabalıyorum, Ama o kadar da kolay değil. | Open Subtitles | انا احاول ان اكون هنا لمساعدتك, لكنه ليس بالشيء السهل. |
Belki tip fakültesi değil ama "güvende" olmak için kaçtiğim yer burasi. | Open Subtitles | ليس الأمر و كأنه كلية الطب و لكنه ليس محاولة للعب بأمان |
Bu imkansız değil ama çok kolay birşey de değil. | TED | إنه ليس مستحيلاً ، لكنه ليس شيئاً سهلاً للغاية . |
-Herkes, Ben'i sevgilin sanıyor, ama değil, o bir doktor, değil mi? | Open Subtitles | جميعنا نعتقد ان بين هو حبيبك, لكنه ليس كذلك, هو دكتور, صحيح؟ |
- Onu seviyorum, seviyorum işte. - Bunu aşk sanıyorsun ama değil! | Open Subtitles | ـ ربما تعتقدي أنه حب, لكنه ليس كذلك ـ لا, أنا احبه. |
Evine gitme zamanın geldi Ama bu hayatta bildiğin evine değil. | Open Subtitles | حان وقت ذهابك للمنزل لكنه ليس المنزل الذي عرفتيه في الحياة |
İçki ikram ederdim, Ama hiç içkim yok. | Open Subtitles | كنت لأعرض عليك مشروباً لكنه ليس لدي أي خمر |
- Bu doğru. - Ama çok da adil değil. | Open Subtitles | ـ هذا صحيح ـ لكنه ليس عادل بالضبط , صحيح؟ |
Görevi hırsızları yakalamak olmalı. Ama yalnız o değil. | Open Subtitles | عليه القبض على المجرمين، لكنه ليس الوحيد المخزي |
Mantar hastalığım da var Ama o bu kadar zarif değil. | Open Subtitles | إني أملك خاتم دودة أيضا, و لكنه ليس راقي مثل هذا. |
Kralın, beğenmediğim yönleri var, Ama o bir barbar değil. | Open Subtitles | ، ثمة العديد من الأشياء أكرهها في الملك لكنه ليس بربرياً |
Kiminle savaştığını bilmiyorum, evlat Ama o ben değilim. Senin düşmanın değilim. | Open Subtitles | لا أعلم من الذي تقاتله يا بني، لكنه ليس أنا، فلستُ عدوّا لكم |
yasa dışı değil ama aynı zamanda doğruda değil. | Open Subtitles | هذا ليس ممنوعاً قانوناً، و لكنه ليس بالأمر الصواب |
Kolay değil ama her zaman lise müsameresi olmuyor. | Open Subtitles | إنه ليس سهلاً، لكنه ليس كمسرحية موسيقية للمدرسة العليا |
Kaslı değil, ama yumuşak da değil... | Open Subtitles | ليس شخصاً ذو عضلات , و لكنه ليس أيضاً ضعيفاً |
Herkes ondan bir dâhiymiş gibi bahsediyor ama değil, geri zekâlının teki. | Open Subtitles | الجميع يعامله كما لو كان عبقرياً و لكنه ليس كذلك، إنه أحمق |
- Ray ve Caitlin güvende olacağını düşünmüştür. - ama değil. | Open Subtitles | راي و كاتلين اعتقدا انه سيكون آمن و لكنه ليس كذلك |
Biliyorum, kulağa sihir gibi geliyor ama değil. | TED | أعلم أنكم ربما تعتقدون بأن الأمر يبدو كالسحر، لكنه ليس كذلك. |
Demek istediğim, gördüğün şeyi gördün Ama bu, bizden başka kimseyi ilgilendirmez. | Open Subtitles | اعني انت شاهدت ما شاهدته لكنه ليس شان احد هل تفهم ؟ |
Biz onun şekil değiştiren olduğunu düşünüyorduk Ama bu olamaz çünkü onu gümüş mermi ile vurdum ve bir şey olmadı. | Open Subtitles | ظننا في البداية أنه مخلوقٌ يدعى بالمتحول لكنه ليس كذلك لأن أطلقت عليه رصاص مصنوع من الفضة و لم يؤثر عليه |
Demek istediğim, bir miktar var Ama bu insanların yaşama sebebi değil. Bu onları masaları başında tutan şey değil. | TED | أعني، هناك القليل، لكنه ليس السبب في استيقاظ الناس صباحا. ولا ما يبقيهم على مكاتبهم. |
Garip olabileceğini düşünmüştüm, Ama hiç de değilmiş. | Open Subtitles | لقد فكرت إنه قد يكون غريب و لكنه ليس كذلك |
Tamam biraz onun etkisi var ama sırf o değil. | Open Subtitles | ان هذا صحيح بشكل جزئي لكنه ليس كل شيء |
Bu üst, neonlu bir patlıcan rengi olacaktı,... Fakat bunun hepsi yanlış olmuş! | Open Subtitles | هذا الرداء يفترض أن يكون نيون أوبرجيني. لكنه ليس كذلك. هذا خطأ تماماً. |