| eczaneye gidip yeni bir diş fırçası almalı çünkü ona ihtiyacı olacak. | Open Subtitles | عليه ان يذهب للصيدلية ليشتري لنفسه فرشاه اسنان جديدة لأنه سيحتاج إليها |
| - Hemen eczaneye git ve ben giyinene kadar ilaçları al. | Open Subtitles | - نعم إذًا هرولي سريعًا للصيدلية واجلبي الأدوية، بينما أرتدي ملابسي |
| Çalıştığın yerdeki eczaneye göre öyle gözükmüyor. | Open Subtitles | هذا غير صحيح وفقاً للصيدلية في مبناك الطبي |
| Neden bunlara çocuk koruması koysunlar ki? Yarın ilk iş sizi eczaneye götüreceğim, ve yeni kaplar alacağız. | Open Subtitles | غداً صباحاً سآخذك للصيدلية و نحضر لكِ زجاجات جديدة |
| Yarın sabah sizi alıp, eczaneye götüreceğim. | Open Subtitles | لذا فصباح الغد سأمر عليكِ و نذهب للصيدلية |
| eczaneye yeni bir etiket makinesi alıp alamayacağımızı sor. | Open Subtitles | اسأليه إن كان يمكننا ان نحصل على آلة عنونة جديدة للصيدلية |
| Robert Ramsemsky, eczaneye gelin. Reçeteniz hazırdır. | Open Subtitles | روبن رادينسكي، احضر للصيدلية وصفتك جاهزة |
| eczaneye de gidebilirim. Orada kulak tıkacı satıyorlar mı? | Open Subtitles | سوف أذهب للصيدلية هل يبيعون سدادات الأذن؟ |
| eczaneye gitsek, test yapsan olmaz mı? | Open Subtitles | ألا يمكننا فقط الذهاب للصيدلية كي تتبولي على عصا؟ |
| Benimki ise babamın ben çimleri biçtikten sonra beni eczaneye götürüp istediğim her şeyi alabileceğimi söylemesiydi. | Open Subtitles | حكايتي كانت مع والدي يأخذني للصيدلية بعدما جزيت العشب، ويخبرني بإمكاني شراء أي شيء أريده. |
| Hasta eşine yardım için eczaneye giden bir kocanın dramı dün gece Hancock Park'ta yaşandı. | Open Subtitles | زيارة للصيدلية انتهت بماسأة في الليلة الماضية في حديقة هانكوك حيث ذهب رجل ليشتري لزوجته الدواء وانتهى الأمر بمقتله |
| Yani eczaneye gidip kondom almak istemiyor değilsin? | Open Subtitles | إذاً هل ترغبين في الذهاب للصيدلية وعدم شراء أوقية ذكرية؟ |
| Saat 10 civarı annene öksürük ilacı almak için eczaneye gitmişsiniz. | Open Subtitles | تقول أنك ذهبت للصيدلية حوالي العاشرة لتحضر لها دواءً للسعال |
| Tatlım, eczaneye uğrayacağım. Bir şey istiyor musun? | Open Subtitles | أنا ذاهبة للصيدلية , هل تحتاج لأي شيء عزيزي ؟ |
| En azından eczaneye gitmemize izin verin. | Open Subtitles | إذًا، ستسمح لنا بالذهب للصيدلية على الأقل |
| eczaneye de uğramışsın anlaşılan. | Open Subtitles | من الواضح أنك قمت بزيارة صغيرة للصيدلية أيضاً؟ |
| Çocukları yatırır yatırmaz eczaneye gideceğim. Her şey yolunda. | Open Subtitles | سوف اذهب للصيدلية عندما اضع الأطفال في السرير |
| İyiyim Deeds. eczaneye gidiyorum. | Open Subtitles | بخير يا ديدز سأذهب فقط للصيدلية |
| Ama eczaneye gittik. Hapları gördük. | Open Subtitles | لكننا ذهبنا للصيدلية رأينا الحبوب |
| Diğer ihtimal, daha muhtemel olanı kardeşi, eczanenin müşterisi olan bir hastayı bulmasını istemiştir. | Open Subtitles | احتمالية اخرى, اقرب احتمالاً, هي أن اخته ارشدته باتجاه مريض آخر والذي يكون أيضاً زبوناً للصيدلية. |
| Hastane içi ilaç alışverişindeki gözetim zincirini çiğnedin. | Open Subtitles | أنك كسرت قانون الحصانة للصيدلية الداخلية |