| Kıdemli Çin liderlerinin büyük bir çoğunluğu zirveye giden yol için çalışıp yarıştılar. | TED | الغالبية العظمى من كبار القادة الصينيين عملوا وتنافسوا للوصول للقمة. |
| zirveye ulaştığımızda freni boşa aldık ve düşüşe geçtik, 60 metre yarıçapla ve bağlı olduğumuz tekerlekle. | TED | ولما وصلنا للقمة فتحنا الفرامل وسقطنا، مسافة 200 قدم على الذراع، على القضيب الذي كنا مربوطين به. |
| zirveye tırmanan biri var karşında... ve beni kaçırmaman için bunun iyi bir zaman olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | سوف تشدني معك للقمة وأظن أن الآن وقت جيد لتأخذ بيدي |
| Ben en tepeye çıkmak için önüne gelenle yatan diğer oyunculardan değilim. | Open Subtitles | فأنا لست من نوع الممثلات الذي يقمن علاقات من أجل الوصول للقمة. |
| Bu kurumda yükselmenin yolu zeki olmaktan, kafanı işine verip çok çok çalışmaktan geçer ve en tepeye çıkarsın. | TED | الطريقة التي تتقدم بها في هذه المنظمة هي أن تكون ذكيًا، وأن تلتزم بالتعليمات وتعمل بجد، وستنطلق للقمة. |
| Bu, zirve toplantısı için değerlendirmelerinize nasıl etki edecek? | Open Subtitles | كيف يؤثر هذا على تناولك للتهديدات الأمنية للقمة ؟ |
| Sen yukarı çıkıncaya kadar eminim ben inmiş olurum. | Open Subtitles | أراهن على أننى أستطيع أن أتسلق للجانب الاّخر قبل أن تصل أنت للقمة |
| Tekrar zirveye çıkmak ve orada kalmak için gereken her şeye sahipsin. | Open Subtitles | أنتى تملكين كل شيء لتحلقى للقمة و تظلين هناك |
| Öyle devrimci, öyle tehlikeli bir hareketti ki altından kalkabilen çifti doğrudan zirveye oturtacaktı. | Open Subtitles | اعمال ثورية جداً, وخطيرة جداً التي توصل الفريق الذي يستعملها للقمة فوراً |
| İkisi de Amerikalı. İkisi de zirveye çıkmaya azimli. | Open Subtitles | الأثنين امريكان الأثنين طلقة في الوصول للقمة |
| Bir sandık kadar silah var ve bu gece yapılacak zirveye götürülecek sanırım. | Open Subtitles | كانبحوزتهصندوقمنتلكالأشياء, من المفترض أن يوصلها للقمة التي سيذهب إليها الليلة |
| Birazcık da şansın yardımıyla yine zirveye tırmanabilirim. | Open Subtitles | ومع قليل من الحظ سوف تكونين تذكرتي للقمة مرة أخرى |
| En baştan başlayıp tekrar zirveye çıkalım diyorum! | Open Subtitles | ولذلك أقول, حسناً فلنبدأ من القاع لنصل للقمة معاً |
| Ben de onun için geldim dostum. Seni tekrar zirveye çıkarmak için. | Open Subtitles | هذا سبب وجودي هنا، يارجل لكي أساعدك للعودة للقمة |
| Anladığım kadarıyla onların yedi yaşında bir çocukla kıyaslanabilecek çocuklarından bunu normalde en tepeye kaldırması bekleniyordu. | Open Subtitles | أعتقد بأن واحدا من صغارهم ممن يمكن مقارنتهم بطفل في السابعة من عمره يتوقع منه أن يرفعه للقمة بشكل بديهي |
| Küçük kız oturak tepeye ulaştığında sallanmaya başlamıştı. | Open Subtitles | بدأت طفلة صغيرة بهزّ العربة عندما وصلت للقمة. |
| Çiftlik müdürünü seni çabucak tepeye çıkarması için çağırdım. | Open Subtitles | لدي مدير مزرعة سوف قودك الى الصعود للقمة |
| .. bir anda en tepeye çıkıveriyorsun. | Open Subtitles | أما أنتي ففور عملك لأي شيء فإنكِ تصلين للقمة بسرعة |
| Havada değişiklik yok. Yani bugün zirve falan yok. | Open Subtitles | الطقس لم يتغيير, لذا، لاتواصل للقمة اليوم. |
| zirve hazırlıkları bitene kadar kimsenin bilmesine izin veremezdim. | Open Subtitles | لم أستطع الإفصاح عن هذا حتى يتم الإنتهاء من الإستعدادات للقمة |
| İşe yararsa basınç bizi yukarı çıkarır. | Open Subtitles | لو نجحنا فإن الضغط سيوقدنا مباشرةً للقمة |
| Geri, ileri, dışarı, içeri, alttan üste. | Open Subtitles | للأمام، للخلف، يميناً يساراً من القاعدة للقمة |
| Bu adımlara aşağıdan yukarıya doğru başlamanı sabırsızlıkla bekliyorum çünkü en tepeye vardığında, seni tekrar en dibe yollayacağım. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أنتظرك لتتسلق هذه الخطوات لأنه عندما تصل للقمة |
| Burada, şirketi stratosfere çıkaracak beyinler bulunuyor. | Open Subtitles | ،احنا نوينا خلاص على أننا هانعلى بالشركة دي للقمة |