| Bana Başpiskopos Sekreteri ile görüşeceğini sonra da Konsolosluğa gideceğini söyledi. | Open Subtitles | قالت بأنها ستقابل رئيس الأساقفة ثم ستتوجه للقنصلية بعد ذلك |
| Konsolosluğa dönmenin en hızlı yolu ama bu yokuştan nefret ediyorum. | Open Subtitles | هذا هو أقصر طريق للقنصلية لكني أكره هذه التلة |
| Konsolosluğa dönmenin en hızlı yolu ama bu yokuştan nefret ediyorum. | Open Subtitles | هذا هو أقصر طريق للقنصلية لكني أكره هذه التلة |
| Neden o notu alıp Amerikan Konsolosluğu'na verip bu işe daha fazla bulaşmaktan kurtulmuyorsun, lütfen. | Open Subtitles | لماذا لا تعط تلك الملاحظة للقنصلية الأمريكية ؟ وحتى لا نتورط أكثر فى هذا الأمر. |
| Amerikan konsolosluğuna gidin, yeni pasaport alın. Sıradaki lütfen! | Open Subtitles | إذهبى للقنصلية الأمريكية ,وأحصلى على جواز سفر جديد,التالى من فضلكم |
| Amerikan konsolosluğunun elektrik şebekesini onlar yaptı. | Open Subtitles | عمل عقد الشبكة الكهربائية للقنصلية الأمريكية |
| Şimdi de büyükanne kızı Konsolosluğa getirdi, ve ayrılmayı reddediyor. | Open Subtitles | والآن الجدة أحضرت الفتاة للقنصلية وترفض الرحيل |
| Hadi, neden oturup önce Renata'nın Konsolosluğa niye gittiğini anlatmıyorsunuz? | Open Subtitles | هيا, لما لا تجلس وتخبرني لماذا ذهبت ريناتا للقنصلية منذ البداية؟ |
| Evet ama, Konsolosluğa sığınmaya çalışarak bunu elde edemezsin. | Open Subtitles | نعم, ولكن اللجوء للقنصلية لن يعطيك هذا الحل. |
| Bay Büyükelçi, oğlunuzu Konsolosluğa geri götürüp onu güvende tutabilirsiniz ve bundan kimseye bahsetmeyebilirsiniz. | Open Subtitles | للقنصلية أبنك أخذ يمكنك السفير سيادة هذا بخصوص شخص أي تخبر ولا أمن أبقيه و |
| Anladım. Konsolosluğa varır varmaz seni arayacağım. | Open Subtitles | سأعيد الإتصال بك بمجرد أن أصل للقنصلية |
| Konsolosluğa göre, Bayan Tagami iki aydır doğum iznindeymiş. | Open Subtitles | طبقا للقنصلية السيدة " تاجامى " فى اجازة وضع لشهرين |
| Konsolosluğa geri dönmeliyim. | Open Subtitles | علي الرجوع للقنصلية |
| Ve biz Konsolosluğa gidip... | Open Subtitles | ثم نذهب للقنصلية ونقول لهم |
| Ben de Konsolosluğa dönüp Markov ile kendim konuşmak istedim. | Open Subtitles | لذلك عدت للقنصلية لأكلم (ماركوف) بنفسى |
| En az dört ay önce gelmiş. Fransız Konsolosluğu'na göndermişler. | Open Subtitles | لقد وصل منذ أربعة أشهر على الأقل لقد أبرق للقنصلية الفرنسية |
| Ona İngiliz Konsolosluğu'nun giriş kodlarını verdim. | Open Subtitles | أعطيته مفتاح شفرة للقنصلية البريطانية مفتاح الدخول |
| Araba İsrail Konsolosluğu'nun. | Open Subtitles | السيارة مسجلة للقنصلية الإسرائيلية. |
| Menajerim şu anda Amerikan konsolosluğuna gidiyor. | Open Subtitles | مدير أعمالي في طريقه للقنصلية الأمريكية |
| Bu sırada İran konsolosluğuna gidip, " İran'da da yer bakmak istiyoruz." diyebiliriz. | Open Subtitles | ثم نذهب للقنصلية ونقول لهم "نريد ان نستكشف في إيران كذلك" |
| Neredeyse Sovyet konsolosluğuna giriyordum. | Open Subtitles | كدت أن أذهب للقنصلية السوفييتية, |
| Evet, Fransız konsolosluğunun numarasını verir misiniz lütfen ? | Open Subtitles | [سكولي] نعم، يمكن أن عندي العدد للقنصلية الفرنسية رجاء؟ |
| Nijerya konsolosluk bankasından 5 milyon dolarlık nakit para çekildi. | Open Subtitles | لقد حصلت للتو على نتيجة لسحب بقيمة 5 ملايين من الحساب البنكي للقنصلية النيجيرية. |