| Yemin ederim, McClane, sana yemin ederim mahşere alet olacağımdan haberim yoktu. | Open Subtitles | اقسم لك يا ماكلين أنني لم أعلم أنني سأكون أداة لهذه المصيبه | 
| - Yemeğe gideceğimizden haberim yoktu. | Open Subtitles | إنها غير لائقة لهذه المناسبة لم أعلم أننا كنا سنحضر عشاءً | 
| Ben de nasıl cevap vereceğimi bilemedim. Ne yapacağımı bilemedim. | Open Subtitles | ولم أعلم كيف أرد لم أعلم ماذا علي أن أفعل | 
| Nasıl ya da neden bilmiyorum ama bir daha aynı olmayacağımı biliyordum. | Open Subtitles | لم أعلم كيف ولماذا، لكن علمت أني لن أكون نفس الشخص قط. | 
| - Bir zincirin olduğunu bile bilmiyordum. - Ben de. | Open Subtitles | ــ أنا لم أعلم بأن لديك صبر ــ وأنا أيضاً | 
| Bilirsin, yok edilmiş iblisleri yok etmeyi öğrendiğimin farkında değildim. | Open Subtitles | تعلمين ، لم أعلم أنه علي أن أتعلم كيف . أقضي على المشعوذين المقضي عليهم | 
| Ne yaptığımı bilmiyordum ve yanlış olduğundan haberim yoktu. | Open Subtitles | لم أعرف ماذا كنت أفعل وبالطبع لم أعلم أنه خاطئ | 
| Tamam, bakın, O eve gitmeden önce, orda neler döndüğünden haberim yoktu. | Open Subtitles | حسناً , لم أعلم ما كان يجري هناك قبل أن أصل | 
| Hastanede bu kadar uzak doğulu cerrah olduğundan haberim yoktu... | Open Subtitles | لم أعلم أن هنالك الكثير من الآسيوين يعملون في قسم الجراحة بالمشفى | 
| Bundan gurur duymuyorum ama ne yapacağımı bilemedim. | Open Subtitles | .. انا لست فخوراً بذلك و لكنى لم أعلم ما أفعله غير ذلك | 
| Ama o gün sen ondan hoşlandığını söyleyince ne yapacağımı bilemedim. | Open Subtitles | ولكن في ذلك اليوم, أخبرتني أنّك مولعٌ بها لم أعلم مالذي عليّ فعله | 
| Seni bu yüzden rahatsız ettiğim için üzgünüm, ama nereye giderim bilemedim. | Open Subtitles | أنا آسفه لمضايقتك بهذا ولكن لم أعلم إلى من أذهب | 
| Dün gece nerede olduğunu bilmiyorum. Gece yarısına kadar eve gelmedi. | Open Subtitles | لم أعلم أين كان البارحة ولم يعد للمنزل حتى منتصف الليل | 
| Göğsümdeki sıkışıklık ve ağzımın kuruluğu normal miydi bilmiyorum. | TED | لم أعلم بأن الضيق في صدري والجفاف في فمي كان طبيعيًا. | 
| Biri beni ısırana kadar kurt adamların gerçek olduğunu bile bilmiyordum. | Open Subtitles | لم أعلم أن المذؤوبين لهم وجود حقّ إلى أن عضّني أحدهم. | 
| Bu sabahki kıyafet yönetmeliğinin kokteyl darmadağınıklığı olduğunun farkında değildim. | Open Subtitles | لم أعلم أن هذا النوع من الملابس تلبس في الصباح الباكر | 
| Ama bu kadar kısa bir zamanın böyle keyifli olabileceğini hiç bilmiyordum. | Open Subtitles | لكني لم أعلم أبدأ بأن تلك المدة القصيرة قد تكون مليئة بالسعادة | 
| Sana yardım etmeye çalışanlar kervanında bütün ön sırayı kapladığımı fark etmemiştim. | Open Subtitles | لأني لم أعلم أني كنت أعترض سبيل طـابور الرجـال الذيـن يحـاولون مسـاعدتك | 
| Pekala,seni bugün ilk kez dans ederken gördüm. Dansın böyle olabileceğini bilmezdim. | Open Subtitles | شاهدتُ رقصكِ لـأول مرة اليوم. لم أعلم ان الرقص سيكون بهذا الجمال.. | 
| Çoğunlukla yanlış olduğunu bilmediğim şeyler yüzünden... | Open Subtitles | الكثير من الأشياء التي لم أعلم بأنها كانت خاطئة | 
| - Dolu olduğunu fark etmedim. | Open Subtitles | مساء الخير لم أعلم أن هناك شخصاً بالداخل | 
| - Bilmiyordum, ama böylesi çok daha iyi. - Teşekkür ederim. | Open Subtitles | أنا لم أعلم ذلك, و لكن لا مشكلة - شكراً لك - | 
| Bugün işin altından kalkmasını sağlayanın da sen olduğunu bilmiyor. | Open Subtitles | لم أعلم حتى اليوم أنك من أدخلته في ذلك العمل. | 
| Dün, nereye gideceğimi, yaşlı kemikleri ne yapacağımı bilmediğimi söylüyordum. | Open Subtitles | أتذكرين قولدي بالأمس أخبرتك لم أعلم إلى أين سأذهب ماذا سأفعل بهذه العظام القديمة؟ | 
| Uzun bir süre sana neler olduğunu anlayamadım. | Open Subtitles | لم أعلم أبدا ماذا الذي حدث لكِ لمدة طويلة |